Evliyanın en büyüklerinden Muhammed Bâkibillah “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün bazı sevdiklerine;
- Dinimizde sevdiÄŸini Allah için sevmek, sevmediÄŸini de Allah için sevmemek çok mühimdir, buyurdu.
Ve şunu anlattı:
Allahü teâlâ Musa aleyhisselama; (Yâ Musa! Benim için ne amel yaptın?) diye sordu.
Musa aleyhisselam;
- Yâ Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekat verdim ve ismini çok zikrettim, dedi.
Allahü teâlâ buyurdu ki:
- (Namaz kılmak, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekat, mahÅŸer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?)
Musa Nebi sordu:
- Yâ Rabbi! Senin için olan amel nedir ki?
Cenâb-ı Hak;
- (SevdiÄŸim kulumu, benim için sevdin mi? DüÅŸmanımı düÅŸman bildin mi?) buyurdu.
Musa aleyhisselam da, Allahü teâlânın sevdiÄŸi amelin, Onun dostlarını sevmek ve düÅŸmanlarını sevmemek olduÄŸunu anladı.
En kıymetli hazinemiz
Sohbetin sonunda ise;
- KardeÅŸlerim, insanın çok kıymetli bir hazinesi vardır, buyurdu. O nedir biliyor musunuz?
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
- O hazine, zamandır, buyurdu. Yani boÅŸ vakit. Çünkü insanın sonsuz nimetlere kavuÅŸması da, ebedi azablara düÅŸmesi de, ona baÄŸlıdır da ondan.
Daha iyi anlatmak için;
- İnsan, bir nefes alıp verecek kadar kısa bir zaman içerisinde, imana gelebilir mi? diye sordu onlara.
- Gelebilir tabii efendim, dediler.
- Peki o kısa zamanda küfre düÅŸebilir mi?
- Elbette efendim.
- Şimdi anladınız mı?
- Anladık efendim.
|