Evliyayı kiramdan Seyyid Nur Muhammed “kuddise sirruh” hazretlerinden, bir gün nasihat istediler.
Cevap olarak;
- Nasihatların en lüzumlusu, parlak olan İslamiyet’e uymak, yani Muhammed aleyhisselamın yolunda bulunmaktır, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Bu yolu gösteren üstadı sevmeli, ona tâbi olmalıdır. Dert ve bela geldiÄŸi zamanlarda da, Allahü teâlânın iradesine ve ezeldeki takdirine teslim ve razı olmalıyız!
Åžöyle devam etti:
- BeÅŸ vakit namazı, vakitlerinde ve cemaat ile kılınız! Ezanı ve Kur’an-ı kerimi, teganni yapmadan okumaya devam ediniz!
Ne yazık, ömür geçti
Bir gün de bazı sevdiklerine;
- KardeÅŸlerim, ömür geçti, ne yazık ki bir hayırlı iÅŸ yapmadım. Dünyanın vefasız, yalancı olduÄŸu, ÅŸimdi anlaşıldı. Hayatı, hayal oldu. Fitneleri, dertleri bitmedi.
Åžöyle devam etti.
- Ahbablar, arkadaÅŸlar ölüp gittiler. Bu halleri görüp de, hâlâ gafletten uyanmıyor, ibret almıyor, piÅŸman olmuyor ve tövbe etmiyoruz. Gaflet devam ediyor, günahlarımız artıyor.
Ve ekledi:
- Allahü teâlâ, âyet-i kerimede mealen; (Görmüyorlar mı ki, her sene, bir iki kere, dertlere, belalara yakalanıyorlar. Yine tövbe etmiyor, piÅŸman olmuyorlar) buyurdu.
Ve devam etti:
- Bu nasıl imandır? Nasıl Müslümanlıktır? Ne kitap ve sünnetten nasihat alınıyor, ne de, baÅŸa gelen dert ve musibetlerden ibret alınıyor. Uzun seneler, beraber yaÅŸadıkları, birlikte gezip dolaÅŸtıkları, yiyip içtikleri, yatıp kalktıkları ahbablarını, arkadaÅŸlarını düÅŸünsünler.
Derin bir âh çekti:
- Sevdiklerinin, birlikte eÄŸlendiklerinin akıbeti ne oldu? Hiçbirinden bir ÅŸey kaldı mı? Onlardan haber veren var mı?
|