Büyük âlim ve Velilerden Hakim-i Tirmizi “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün sevdiÄŸi bir genç;
- Efendim, dinimizin bildirdiÄŸi bir ÅŸeyde ÅŸüpheye düÅŸersek ne yapmalıyız? diye sordu.
Cevabında;
- Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi, bu ÅŸey ile neyi bildirmek istemiÅŸ ise, öylece iman ettim, inandım demeli ve hemen bu ÅŸüphesini giderecek bir din âlimi aramalıdır, buyurdu.
Delikanlı sordu:
- Nasıl bir âlim arayalım efendim?
- İlmine ve dine baÄŸlılığına güvenilir, zeki, arif, haramlardan kaçınan, din bilgilerinin inceliklerini bilen, müÅŸkilleri çözebilen bir zatı aramalı, bundan aldığı cevap, ÅŸüphesini giderince, artık öylece iman etmelidir.
Ve ekledi:
- Böyle bir zatı aramak farzdır. Tesadüfe bırakmayıp, hemen aramalıdır.
- Bulamazsak efendim?
- O zaman “Allahü teâlânın ve Resulünün dilediÄŸi gibi inandım” demeli ve ÅŸüphesinin giderilmesi için, Allahü teâlâya dua etmeli, yalvarmalıdır.
Günahım çoktur demek
Bir gün de bazı gençler;
- Efendim, ibadetleri yapan bir kimse, imanının bozulmasında ÅŸüphe eder ve “Günahım çoktur, ibadetlerim beni kurtarmaz” diye düÅŸünürse, bunun mahzuru var mı? diye sordular.
Cevaben;
- Hayır, böyle düÅŸünmek, o kimsenin imanının kuvvetli olduÄŸunu gösterir, buyurdu. Fakat imanının devam edeceÄŸinden ÅŸüphe ederse, imanı gider.
Ve ilave etti:
- Ama ÅŸüphe etmeyi beÄŸenmezse, mümin olduÄŸu anlaşılır.
|