Büyük âlim ve Velilerden Hakim-i Tirmizi “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün bazı gençler;
- Efendim, İslam memleketlerinde dünyaya gelen Müslüman çocukları, ana babasından görerek, öÄŸrenerek Müslüman oluyor. Kâfir çocukları ise, kâfir olarak yetiÅŸtirilip, Müslümanlıktan mahrum ediliyor. Bunlar da İslam terbiyesi ile yetiÅŸtirilseydi, Müslüman olur, Cennete giderlerdi. Böyle yetiÅŸenlerin Cehenneme gitmesi haksızlık olmaz mı? diye sordular.
Cevabında;
- Adalet ile ihsanı karıştırmamalıdır, buyurdu. Allahü teâlâ, her memlekette yetiÅŸen kulları için, adaleti fazlası ile yapmıştır. Åžöyle ki, akıl ve balig olmadan ölen kâfir çocuklarını Cehenneme sokmayacaktır.
Ve ekledi:
- Yine akıl ve balig olduktan, yani evlenecek çaÄŸa geldikten sonra, Muhammed aleyhisselamın dinini duymadan ölen kâfirlere de azab yapmayacaktır.
Åžöyle baÄŸladı:
- Bunlar, İslam dinini, Cenneti, Cehennemi iÅŸittikten sonra, merak etmez, öÄŸrenmez ise, inat edip inanmazsa, o zaman azab göreceklerdir.
Kabir, Cennet bahçesidir
Bir gün de sohbetinde;
- Bir yerde, kâfirler, zalimler, suçsuz Müslümanları, kadınları, çocukları öldürürlerse, öldürülen Müslümanlar, ÅŸehit olur, buyurdu.
Ve ekledi:
- Öldürülürken, yapılan iÅŸkencelerin acısını duymazlar.
Şaşırdılar:
- Duymazlar mı efendim?
- Evet, duymazlar. Hatta ölürken, kabirde verilecek olan Cennet nimetlerini görerek çok sevinir ve neÅŸelenirler.
Åžöyle bitirdi:
- Hadis-i ÅŸerifte; (Müslümanların kabri Cennet bahçelerindendir) buyuruldu.
|