Timur Han, gayet sade, mütevazı ve dervişane bir hayat yaşardı.
Bir gün, adamlarıyla bir yerde oturmuş, âlim ve Velilerin “rahmetullahi aleyhim” halinden konuşuyorlardı ki, ilerden bir grup insanın geçtiğini gördüler.
Ve bunlar kimdir diye merak ettiler.
Sorup araştırınca, Hak dostlarından Seyyid Emir Külal hazretleri ve talebeleri olduğunu öğrendiler ahaliden.
Timur Han bunu öğrenince, koşup yetişti bu zata.
Ve edeble yaklaşıp;
- Efendim, duanıza çok muhtacım, dedi
Ve kavuştu müstecap duasına.
Âlimleri severdi
Timur Han, Seyyid Emir Külal hazretlerini “rahmetullahi aleyh” bir başka gün de yine yolda görüp, duasını istemişti.
O büyük zat da dua edip;
- Sana, ilerde çok mühim işler olacak, buyurdu. Hepsinde muvaffak olacak ve bu ülkeyi baştan başa mülküne katacaksın.
Sonra yoluna devam etti.
Namazını kılıp, bir talebesini çağırdı ve;
- Süratle Emir Timur'a git. Oturuyorsa kalksın, ayaktaysa, ordusunu alıp hızla Harezm'in fethine gitsin. Oradan da Semerkant'a yürüsün!
Ve ekledi:
- Velilerin “rahmetullahi aleyhim” ruhları onunla beraberdir.
Talebe;
- Baş üstüne efendim, deyip fırladı hemen.
O geldiğinde, ayakta duruyordu Timur Han.
Bu haberi alır almaz,
- Emri başım gözüm üstüne! dedi.
Ve ordusunu alıp, o gün harekete geçti.
Önce Harezm’i fethetti.
Ardından Semerkant’ı kattı ülkesine.
E, ne demiş büyükler?
Evliyanın himmeti, dağı bile devirir.
|