Hakim-i Tirmizi “rahmetullahi aleyh”, halis Allah adamlarındandır.
Büyük hadis imamıdır aynı zamanda.
GençliÄŸinde, temiz kalbi ilim öÄŸrenmek için yanıyor, ilim tahsil etmenin yollarını arıyordu.
İki de arkadaşı vardı ilim öÄŸrenmek isteyen.
Bir gün, üçü uzun uzun konuÅŸtuktan sonra;
- İslamiyet’i öÄŸrenebilmek için sefere çıkmalıyız, diye karar verdiler.
Hakim, koÅŸarak geldi annesine.
- AnneciÄŸim, biz sefere çıkıyoruz.
Annesi şaşırdı:
- Ne seferi oÄŸlum?
- İlim öÄŸrenmeye anne. Bir âlim bulup dinimizi öÄŸreneceÄŸiz.
- İyi de yavrum ben hastayım, sen de biliyorsun bunu. Beni kime bırakıp da gidiyorsun?
Annesi üzülünce, vazgeçti gitmekten.
Ama ilim öÄŸrenme aÅŸkı silinmedi kalbinden.
İki arkadaşı gittiler.
O ise, tenhalarda için için aÄŸlayıp gözyaşı dökerdi.
Bir gün yine tenha bir yere gidip, kendi kendine;
“Onlar gitti. Yakında âlim olarak dönecekler. Ben ise cahil kaldım. Yâ Rabbi, din ilmini bana da nasib et!” diye yalvardı.
AÄŸlayıp, gözlerinden kanlı yaÅŸlar akıtıyordu ki, sevimli ve nur yüzlü bir ihtiyar geldi yanına.
Yaklaşıp, şefkatli bir sesle sordu:
- OÄŸlum, niçin aÄŸlıyorsun?
- ArkadaÅŸlarım ilim öÄŸrenmek için sefere çıktılar. Ben gidemedim. Onun için aÄŸlıyorum efendim.
- Niçin gidemedim oÄŸlum?
- Annem hasta. Onu yalnız bırakamadım efendim.
İstersen ben öÄŸreteyim
O nurlu zat;
- Madem annene hizmet ediyorsun. Allah seni mahrum etmez, dedi.
- Sahi mi? Mahrum etmez mi efendim?
- Evet yavrum. İster misin her gün gelip, din bilgilerini sana ben öÄŸreteyim?
- Hem de çok isterim.
- Pekâlâ, hemen bu gün baÅŸlayalım öyleyse.
Ve başladılar derse.
Üç sene devam etti bu dersler.
Üç yılın sonunda Hızır “aleyhisselam” olduÄŸunu öÄŸrendi bu zatın.
Soranlara;
- Anneme hizmetimin mükafatı olarak bu büyük nimete kavuÅŸtum, buyururdu.
|