Alaüddin-i Sabir “rahmetullahi aleyh”, Evliyanın büyüklerindendir.
Feridüddin Genc-i Şeker “rahmetullahi aleyh”, bu zatın hem hocası hem de kayın pederidir.
Kalbi, Allah aşkı ile yanıyor, ne dua etse, kabul oluyordu.
Kuşlar ve hayvanlar koşardı hizmetine.
Onu inkâr edenler, büyük sıkıntılara giriftar oldular.
Henüz anne karnında iken, bazı garip halleri görülürdü.
Nitekim annesi;
- Ona hamileyken her gün evimize semadan nur iner, oğlum meleklerle konuşurdu, demiştir.
Nihayet doğum vakti geldi.
Ebenin eli ona dokununca, titremeye başladı birden.
Ne olduğunu düşünürken, annesi;
- Korkma, dedi. Abdestin yoksa, ondan olmuştur.
Gerçekten de abdesti yokmuş kadıncağızın.
Abdest alıp geldi ve ancak abdestliyken dokunabildi ona.
O dünyaya gelince, Hirat şehrine mis gibi bir koku yayıldı.
Annesinin sütünü bazen emer, bazen almaz, oruç tutardı.
La mevcude illallah
Büyüdükten sonra da, yemezdi genellikle.
Bir lokma ekmekle iktifa ederdi çoğu zaman.
Konuşmaya başlayınca, Lâ mevcude illallah dedi ilk olarak.
Yedi yaşına girince, her gün oruç tutardı.
Üstelik iftar ve sahur yapmaz, dört beş günde bir lokma ekmek yerdi sadece.
O yaşta, teheccüde kalkar, uzun uzun namaz kılardı.
Annesi çok ısrar ettiyse de karyolada yatmazdı hiç.
Yerde yatardı.
Annesi bir gün;
- Evladım, sen henüz çocuksun, dedi. Niçin bu kadar çok riyazet yapıyorsun?
Cevaben;
- Anneciğim, bu, elimde değil, dedi. Ben, Rabbin muhabbetinde yanmak, kavrulmak istiyorum. Bana, böyle yaşamak, daha tatlı geliyor.
|