Mevdud-i Çeşti “rahmetullahi aleyh”, bazı talebesiyle Belh’ten çıkıp, Buhara’ya gitmek üzere yola koyuldular.
Bir nehir kıyısına ulaştılar nihayet.
O esnada bir tek kayık çalışıyor ve insanları ücretle taşıyordu karşı tarafa.
Ama Hace Mevdud’un ve talebesinin yanlarında hiç para yoktu.
Kayıkçıya rica ettilerse de;
- Hayır, ücret almadan geçirmem, dedi.
O zaman Hace Mevdud, nehre doğru yürüyüp, talebesine de;
- Beni takip edin! buyurdu.
Birlikte su üstünden yürüyerek karşıya geçtiler.
Hem de kayıktan daha önce.
Bir müddet sonra kayıkçı da karşıya geçip, onları orada görünce hayretler içinde kaldı.
Hatasını anlamıştı.
Huzuruna edeble gidip;
- Affedin efendim, dedi.
Ve elini öperek, talebesinden oldu.
Güçlü insan kimdir?
Bir gün sevdikleriyle sohbet ederken;
- Kötülerle arkadaşlık etmeyin. İyilerle oturup kalkmaya bakın, buyurdu.
Ve sordu onlara:
- Güçlü insan kimdir, biliyor musunuz?
- Kimdir efendim? dediler.
- Güçlü insan, nefsine hakim olup, onun bir tek arzusunu bile yapmayandır. Bir insan ki, nefsini terbiye etmemiştir, ondan hiç kimseye fayda gelmez.
İyi insan nasıldır?
Bir gün de;
- İyi insan nasıldır efendim? diye sordular.
Cevaben;
- İyi insan, Allah’tan korkandır, buyurdu.
- Bunun alameti nedir efendim?
- Allah’tan çok korkanın alameti şudur ki, gece gündüz ölümü ve ahireti düşünür. Yemek içmek hatırına bile gelmez. Kendini, yolcu gibi hisseder bu hayatta.
Ve ilave etti:
- İyi insan, mahcub, edebli ve başı önündedir. Onun en büyük emeli, Rabbinin rızasını kazanmaktır.
|