Alaüddin-i Sabir “rahmetullahi aleyh”, dayısı olan Ferideddin Genc-i Şeker hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” emriyle insanları irşad için Kalyar beldesine geldi.
Ve camiye gidip, ne maksatla geldiğini tebliğ etti onlara.
Ama kulak asmadılar.
Üstelik camiden çıkıp gittiler topluca.
Ertesi gün, yine camiye gelip;
- Ey insanlar, beni buraya imam olarak gönderdiler, buyurdu.
Onlar inat edip;
- Bizim imamımız var. İkinci imama ihtiyacımız yoktur, dediler.
Sordu:
- Kimdir imamınız?
- Kadı Tabrak’tır. Ayrıca rehberimiz de Kur’an-ı kerimdir ki, başka rehbere ihtiyacımız yoktur.
Kadı Tabrak, bozuk bir kişiydi.
Ve insanları kandırmayı çok iyi becerirdi.
Alaüddin Sabir hazretlerine;
- Madem sen bu Kalyar beldesini irşada geldin. Sana bir şey soracağım. Bilirsen, bu işe ehliyetli olduğunu anlarım, dedi.
Ve sordu:
- Üç gün önce benim bir keçim kayboldu. Onu bulursan, seni önce ben kabul edeceğim.
Söyleyin bakayım
Büyük Veli kalabalığa dönüp;
- Bu keçiyi kesip de yiyenler, öne çıksın! Yoksa ben bulup çıkarırım! diye seslendi.
Yirmiyedi kişi, ellerinde olmadan öne çıktılar.
Merak içinde ne olacağını bekliyorlardı ki, mübarek zat seslendi onlara:
- Bu keçiyi nerede kesip yediniz? Siz söylemezseniz, biz keçiye söyletmesini biliriz.
Buna rağmen inkâr ettiler.
Alaüddin-i Sabir hazretleri, keçiye ismiyle seslendi:
- Ey Hirmana! Söyle, seni kimler kesip yediler?
Keçi, Allah’ın izniyle konuştu:
- Ey Allah’ın Veli kulu! Beni bu yirmiyedi kişi, filan kuyu başına kesip, etimi yediler. Ben şimdi bunların midesindeyim.
Bu büyük kerameti gördülerse de inanmadılar yine.
Sihir deyip geçtiler.
|