Behaeddin Zekeriyya hazretleri “rahmetullahi aleyh”, tevazu sahibi olup, kendini üzenlere karşı sabır küpü gibiydi.
Hatta kendisine kötülük edenlere, ihsan ve ikramlarla cevap verirdi.
Bir gün sevdiklerine;
- Kardeşlerim, Allahü teâlâ sevdiği kullarını imtihana tâbi tutar, buyurdu. Sabrederlerse, imtihanı kazanırlar.
Şöyle devam etti:
- Öyleyse kulların cefasından üzülmemeli, karşılık vermemeli, sabretmelidir. Hatta sabretmekle kalmayıp, onlara gül demeti sunmalıdır ayrıca.
Bu nasıl Evliyadır?
Bu zat, hayli zengin olup malı, serveti çoktu.
Bu yüzden dedi-kodu yaparlardı hakkında.
Şöyle ki;
- Bu nasıl Evliyadır? Hepimizden daha çok malı mülkü var, derlerdi.
O, bunları işitince;
- Ey insanlar! Hak teâlâ dünyayı hiç sevmiyor, buyurdu. Dünyanın tamamının kıymeti olmayınca, bir kısmının ehemmiyeti olur mu?
Ve ekledi:
- Evet, bizde dünyalık çok. Ama muhabbeti hiç yoktur kalbimizde.
Nefs en büyük düşman
Bir gün de genç bir Müslümana;
- Evladım, nefsinden emin olma, buyurdu. Zira o sana düşmandır. Hatta senden çok Allah’a düşmandır ve her arzusu, Allahü teâlânın yasak ettiği şeylerdir.
Delikanlı sordu:
- Onu nasıl yola getirebilirim efendim?
- Ancak İslamiyet’e uymakla yola gelebilir, buyurdu. İslam’a ne kadar çok uyulursa, isteklerinden o nisbette vazgeçer.
Ve ekledi:
- Çünkü onun sevdiği şeyler, dinimizin haram kıldığı şeylerdir. Onun sevmediği şeyler de İslamiyet’in emrettiği hususlardır.
Şöyle bitirdi:
- Velhasıl bu alçak nefsi yola getirmek için, İslamiyet’e uymaktan başka yol yoktur.
|