Alaüddin-i Sabir “rahmetullahi aleyh”in babası, Şah Abdurrahim adında Salih bir Müslümandı.
Şiddetli bir hastalığa yakalandı bir gün.
Midesine kuvvetli bir ağrı girmiş, ev halkı endişeye kapılmıştı bu yüzden.
Komşular haber alıp, ziyaretine geldiler.
Onu çok hasta görünce, teselli eylediler.
Alaeddin beş yaşındaydı henüz.
Diz çökmüş oturuyordu babasının önünde.
Gelenler ona bakıp;
- Alaaddin, senin duan kabul olur, dediler. Haydi, bir dua et de Hak teâlâ şifa versin babana.
Alaaddin;
- Peki edeyim, ama şimdi duanın faydası olmaz, dedi.
Hayretle birbirlerine bakıştılar.
- Neden Alaaddin?
- Çünkü çok geç. Resulullah efendimizi “aleyhisselam” görüyorum. Cennette babamı bekliyorlar.
Şaşırdılar:
- Öyle mi?
- Evet. Melekler de, ellerinde Cennet elbiseleriyle babamı götürmeye geliyorlar.
Hakikaten az sonra babası Allah! dedi.
Ve ruhunu teslim etti.
İlmihal okuyun!
Bir gün, bazı gençler zikirden sordular bu zata.
- Zikirden önce, İslamiyet’i öğrenin! buyurdu. Bunun için her gün, mutlaka bir iki sayfa ilmihal kitabı okuyun!
Ve ekledi:
- Çünkü dinini, ilmihalini öğrenmek, kadın erkek her Müslümana farzdır.
Sordular:
- Peki, hangi ilmihali okuyalım efendim?
- Herhangi bir Ehl-i sünnet âliminin kitabı olabilir. Ama cahil ve sapıkların kitaplarını sakın okumayın! Zira çok tehlikelidir.
- Ne tehlikesi hocam?
- Rastgele kitap okuyan, dinimi öğreneyim derken dinden çıkar da haberi bile olmaz.
|