Seyyid Ahmed Bedevi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” büyüklüÄŸüne inanmayan kimseler de vardı o devirde.
Mesela bir vali vardı ki, daima bu büyük zatın aleyhinde bulunurdu.
O zamanlar, o diyarda ÅŸöyle bir âdet vardı ki, senede bir defa, bu büyük Veli’nin kabri başında mevlid cemiyeti tertib edilirdi.
Ve bu cemiyete çok kimseler gelirdi uzaktan yakından.
Büyük kalabalık olurdu.
İşte bu vali, bu zata düÅŸmanlığından, mevlid cemiyetine katılmak isteyenlere izin vermez, göndermezdi hiç kimseyi.
Nice kimseler gitmek için can attıkları halde, bu valinin düÅŸmanlığından dolayı mahrum kalırlardı bu cemiyete katılmaktan.
Nasihat ettiler ama…
Muhammed Åženavi adında bir âlim vardı.
Nasihat vermek için gitti bu valiye.
Ahmed-i Bedevi hazretlerinin büyük bir Veli olduÄŸunu söylediyse de tesir etmedi.
Devam etti düÅŸmanlığına.
Muhammed Åženavi çok üzüldü.
Ve ÅŸikâyet etti onu Ahmed-i Bedevi hazretlerine.
Mübarek türbesinde;
- Efendim, bu vali sizin mevlidinize katılmak isteyenlere izin vermiyor. Kendisine nasihat ettimse de, dinlemedi. Onu size havale ediyorum, diye arzetti.
Üzülme, biraz sabret!
O anda türbeden;
- Üzülme evladım, o bize dil uzatıyorsa, elbette cezasını çekecektir, biraz sabret! diye bir nida geldi.
Aradan fazla zaman geçmemiÅŸti ki, tesiri görüldü.
Valinin dilinde bir yara çıktı aniden.
Sonra, bütün aÄŸzına yayıldı.
Bir şey yiyemiyor, bir kelime bile konuşamıyordu.
Hakir ve zelil halde ölüp gitti nihayet.
Ama bu, dünyadaki cezasıydı henüz.
Ahiretteki kat kat olacaktı elbette.
|