Ebu Bekr bin Hüvara “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün bazı sevdikleri; 
- Efendim, Irak’ta meşhur Evliyalardan kimler var? diye sordular. 
 
Cevabında; 
- Bu yerde, sekiz Evliya vardır, buyurdu. 
 
Ve saydı herbirini tek tek. 
Ancak sonuncusunu hiç işitmemişlerdi. 
 
Zira sekizinci olarak Abdülkadir-i Geylani hazretlerini “rahmetullahi aleyh” saymıştı mübarek zat. 
 
Oradakiler; 
- Efendim, biz bu zatın ismini hiç duymadık, dediler. Onu bize tanıtır mısınız. 
 
Buyurdu ki: 
- Bu zat da Iraklıdır. Halen Bağdat’ta yaşıyor. Evet bugün Onun ismini kimse duymamışsa da, çok yakında tanımayan kalmaz kendisini. 
 
Şöyle devam etti: 
- O, zamanının en büyük Velisi olacak ve insanların kalbine feyiz ve nur salacaktır. 
 
Aradan uzun seneler geçmişti ki, Abdülkadir-i Geylani ismi duyuldu her tarafta. 
 
Hatta dillere destan oldu. 
İnsanlar bu günü hatırlayıp; 
- Bunu, yıllar önce İbni Hüvara hazretleri bize müjdelemişti, dediler. 
 
Ateşte yanmaz 
 
Bu büyük zat, bir gün yakınlarına; 
- Benim kabrimi, kırk Çarşamba kim ziyaret ederse, o kimseye, Cehennem ateşinden kurtulduğuna dair bir berat verilir, buyurdu. 
 
Bir gün de; 
- Kim benim kabrimi ziyaret için gelirse, vücudunun ateşte yanmaması için Rabbimden söz aldım, buyurmuştur. 
 
Çok istiğfar edin! 
 
Bir gün de kendisinden nasihat istediler. 
- Çok istiğfar edin, buyurdu. 
 
- Hangi vakitlerde efendim? dediler. 
- Her vakit. Ama bilhassa beş vakit namazı kılınca. 
 
- Başka efendim? 
- Bir de herkes uyurken. Yani seher vakitlerinde. 
 
Ruhun gıdası, vermektir 
 
Bu zat, bir sohbetinde; 
- Kardeşlerim, bedenin gıdası yemek, ruhun gıdası ise vermektir, buyurdu. 
 
Ve izah etti: 
- Yani beden yemekten, ruh ise vermekten zevk alır. 
 
- Peki ne vereceğiz hocam? 
- Ne olursa. Parası olan para, ilmi olan ilim. 
 
- Ya verecek birşeyimiz yoksa efendim? 
- O zaman bir gülücük olsun verin. Güler yüz göstermek, sadakadır çünkü.
   |