Ali bin Heyti hazretleri “rahmetullahi aleyh” bir gün bir yere gidiyordu.
Bir müddet sonra yorulup oturdu bir hurma aÄŸacının altında.
Yorulmuş ve acıkmıştı.
Yiyecek bir şey de yoktu yanında.
Üstelik hurma mevsimi de deÄŸildi.
Ama oraya oturur oturmaz canlandı o hurma ağacı.
Yeşillenip meyveyle doldu dalları.
Taze hurmalarla doldu aÄŸaç.
Bu hali kendisi de görüp, çok mahcup oldu Allahü teâlâdan.
Utancından yüzü kızardı.
Yemek için kalkıyordu ki, lüzum kalmadı kalkmasına.
Dallardan biri eÄŸildi.
O da oturduğu yerden kolayca alıp yedi o taze hurmalardan.
Ve devam etti yoluna.
Halis mümin nasıldır?
Bir gün bu zata;
- Halis mümin nasıl olur efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Halis mümin, kimseyi fena bilmez. Ve kimsenin ardından konuÅŸup da gıybet etmez, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Halis mümin odur ki, elinden ve dilinden hiç kimse zarar görmez onun.
Åžöyle devam etti:
- İnsanlar rahatlıkla yanına giderler. Çünkü ondan bir zarar gelmeyeceÄŸini iyi bilirler.
Kime rahat gidiliyorsa
Ve özetledi:
- Yani kimin yanına rahat gidiliyorsa, o, Allah indinde iyi insandır. Kime de rahat gidilmiyorsa, bu da onun kötü insan olduÄŸunun alametidir.
Bir gün de tövbe etmekten sordular.
- Ey insanlar, tövbeyi bir an bile geciktirmeyin ki, tövbe etmeden önce ölebilirsiniz, buyurdu.
Ve ekledi:
- Tövbeyi sonraya bırakanlar, muhakkak piÅŸman olur. Zira ecel, çok vakit ani gelip yakalar.
|