Ebû Zer-i Gıfârî "radıyallahü anh" hazretlerinin adı Cündeb idi. Îmân etmeden önce yol kesiciydi. Ama zamanla bu iÅŸ ona mânâsız geldi.
Putlardan soÄŸudu
Ona göre yaratıcı
tek olmalıydı.
Onun için sık sık
"Lâ ilâhe illallah" derdi.
O günlerde Meke'den biri geldi.
Ve tesadüf Cündeb'le tanıştı.
Onun sık sık
"Lâ ilâhe illallah" dediÄŸini duyunca;
"Tuhaf ÅŸey" dedi.
Cündeb sordu:
"Nedir tuhaf olan?"
"Bu senin dediÄŸini Mekke'de de söyliyen biri var. Adı Muhammed, Peygamber olduÄŸunu söylüyorlar" dedi.
Cündeb fırladı ayaÄŸa.
"Buldum" dedi.
KardeÅŸi Üneys'e;
"Yâ Üneys, Mekke'ye git! Orada PeygamberliÄŸini îlân eden zât ile görüÅŸ ve bana Ondan haber getir" dedi.
O da peki deyip gitti.
Efendimiz'i gördü.
Sohbetini dinledi.
Ä°hsânlarına kavuÅŸtu.
Dönüp Cündeb'e;
"Çok büyük bir zât âbi. Ä°nsanlar Onun için ÅŸâir, kâhin, sihirbâz diyorlarsa da aslı yok. O gerçekten Peygamber" dedi.
Cündeb;
"Ben de göreyim" dedi.
Ve Mekke'ye geldi.
Hazret-i Alî onunla tanışıp;
"Bize gidelim" dedi.
Ve Onu evine götürdü. (devamı yarın)