Bir şefkatli nazarı
23.11.2008
Behâeddîn-i Buhârî kuddise sirruh hazretlerini seven bir talebesi anlatıyor:
Ben, hocamı tanımadan önce dînimi bilmiyor, bu sebeple günahlar içinde yüzüyordum.
O günlerde hocamın ismini duydum.
Bir tanıdığım bana;
- Behâeddîn-i Buhârî isminde bir Velî zât var. Sohbeti çok tatlı, dedi.
Ben bunu işitince, o zâtı görmek istedim.
Öyle ki, gayri ihtiyari Onun dergâhına doğru çekiliyordum.
Nihâyet huzûruna varıp, oturdum.
Bana, merhamet nazarıyla bir kere baktı.
O bakışla kalbimde ne kadar kötü huy varsa hepsi çıkıp gitti benden.
Kalbimi tertemiz bıraktı.
KIYMETLİ OLMAK İSTER MİSİN?
Bu zât bir gün gençlerle sohbet ederken;
- İnsanlar nezdinde kıymetli olmak ister misiniz? diye sordu.
Gençler;
- İsteriz efendim, dediler.
- Öyleyse insanların kıymet verdiğine kıymet vermeyin, buyurdu.
Sordu yine:
- Peki Allah katında kıymetli olmak ister misiniz?
- Çok isteriz hocam.
- Öyleyse Allahü teâlânın kıymet verdiğine kıymet verin, buyurdu. "Hakîkî müslüman", Allahü teâlânın emirlerine kıymet verir, Mahlûklara karşı da şefkat gösterir.
İKİ KİMSEYE İMRENİLİR
Bir gün de sohbetinde;
- İki kimseye gıbta edilir, buyurdu.
- Onlar kimlerdir? dediler.
Buyurdu ki:
- Biri, ilmi bütün dünyaya faydalı olan kimse, öbürü ise parasını Allah için sarfeden zengindir.
- Zengin olmak iyi mi yâni efendim?
- Hayırlıysa iyidir. Nitekim Peygamber Efendimiz; "Yâ Rabbî, beni sevmeyene çok mal ver. Sevene ise hayırlı ve bereketli mal ver" diye duâ buyurmuşlardır.
|