Gönül Sultanları.com >  Peygamber Efendimiz > Mübarek Nuru > Hepsi helak oldular
Hepsi helak oldular
Ebrehe, Mahmude’ye bindirdi ki birini,
O, aslen mümin olup, gizlerdi kendisini.

Hem de Nukayl bin Lebib diyorlardı ki ona.
Eğilip, şöyle dedi o filin kulağına:

(Dikkat et, Beytullahı yıkmaya gidiyorsun.
Sakın hücum etme ki, yoksa helak olursun.)

Sürdüler Mahmude’yi sonra Kâbe yönüne.
Lakin o yürümeyip, bakıyordu önüne.

Okşadılar gitmedi, vurdular kâr etmedi.
Önüne yem koydular, bir adım yürümedi.

Başka yöne sürdüler, gitti hem de koşarak.
Lakin Kâbe yönüne gitmedi tek bir ayak.

Nukayl’ın o sözüne uymuş idi tabii.
Sanki olduğu yere çakılmıştı mıh gibi.

Hiç böyle değillerdi halbuki diğer filler.
Lakin Mahmude’deydi o gün bütün ümitler.

İşte tam o sırada, deniz ötelerinden,
Garip bir (kuş sürüsü) peydah oldu ki birden,

O yerde, böyle kuşlar hiç de bulunmuyordu.
Her biri, gagasında birer (taş) tutuyordu.

Taşlar, nohuttan küçük, büyüktü mercimekten.
Geldiler dalga dalga bir bilinmez cihetten.

Ebrehe ve ordusu, kaç kişiyse o zaman,
Kuşlar da o kadardı, değildi fazla, noksan.

Evvela Beytullahı tavaf eden o kuşlar,
Gelip, o askerlerin üzerinde durdular.

Attılar o taşları onların üzerine.
Bu vazifeyi görüp, gittiler geri yine.

Her bir taş, bir askerin girerek kafasından,
Mermi gibi deler ve çıkardı ayağından.

Miğferli olsa bile, etmiyordu yine fark.
Her taş, vazifesini yapıyordu muhakkak.

Velhasıl Ebrehe’nin askerleri, filleri,
Yalnız Mahmude hariç, helak oldu herbiri.

Ebrehe bunu görüp, kaçtı memleketine.
Ve yolda yakalandı bir cüzzam illetine.

Bir anda, her yerine yayılmıştı işbu dert.
Sonra memleketine vasıl oldu nihayet.

Ve lakin Ebrehe’nin kahrına memur olan,
O kuş da, başı üzre gelmiş idi havadan.

Vazifesi gereği, o da attı taşını.
Deldi taş mermi gibi Ebrehe’nin başını.

Ayağından çıktı ve o dahi oldu helak.
Hakk'a karşı duranın, sonu budur muhakkak.

Ebrehe askerine, Müslümanlar geriden,
Bakıp, hiçbir hareket görmeyince birinden,

Dediler: (Öğrenelim vaziyeti bir gidip.)
Akıllı bir zat idi lakin Abdülmuttalip.

Dedi ki: (Bekleyelim, belki de bu kâfirler,
Hareketsiz durmakla, hile yapabilirler.

Ben sessizce yaklaşıp, göreyim hallerini.
Şayet geri dönmezsem, takip edin siz beni.)

Gidip şahit oldu ki, cümlesi olmuş helak.
Vermiş cezalarını onların cenâb-ı Hak.

www.gonulsultanlari.com