Gönül Sultanları.com >  1001 Güzel Menkîbe > Emaneti neden bize ulaştırmadınız > Cömertliğin böylesi
Cömertliğin böylesi
Hazret-i Hasan, hazret-i Hüseyin, ve Abdullah bin Cafer “radıyallahü anhüm”, uzun bir sefere çıkmışlardı.

Biraz sonra yorulup mola verdiler.
Üçü de acıkmıştı.

O yerde bir kadın görüp;
- Yiyecek bir şeyin var mı? diye sordular.

Tereddütsüz cevap verdi:
- Var var.

Tek koyunu vardı kadıncağızın.
Hemen kesip doyurdu onları.

Aradan yıllar geçti.
Bu kadıncağız fakirleşmiş, maişet için, Medine’ye gelmişti.

Hazret-i Hasan bir görüşte tanıdı kadını.
Tabii o günkü fedakârlığını da.

Ona çok koyun ve altın verdi.
Sonra kardeşi Hüseyin’e gönderdi.

Hazret-i Hüseyin de hazret-i Hasan’ın verdiği kadar verdi.
Ve Abdullah bin Cafer’e gönderdi.
O da onların verdiği kadar verip, gönderdi kadıncağızı.

Kadın çok zengin olarak döndü memleketine.

Niçin ağlarsınız?

Bir gün hazret-i Hasan, evinde ağlıyordu.

Sevdikleri;
- Niçin ağlarsınız? dediler.

Derinden bir “Ah!” çekti ve;
- Bize yazıklar olsun, buyurdu.

Sordular:
- Ne oldu? Niye “Ah” edersiniz?
- Daha ne olsun. Yedi gündür misafir gelmedi hanemize.

Niçin titrersiniz?

Hazret-i Hüseyin, bir gün namaza duracaktı.
Seccadenin üzerinde titremeye başladı.

Sordular:
- Neden böyle titrersiniz?
- Rabbimin huzuruna çıkacağım, nasıl titremeyeyim, buyurdu.

Hazret-i Hasan da namaza duracağı zaman korkudan titrer ve;
- Allahü teâlânın dağlara arzettiği, fakat dağların bile kabul edemediği
“Kulluk vazifesi”ni yapmak üzereyim. Bilmem ki layıkıyla yapabilecek miyim? derdi.

www.gonulsultanlari.com