Abdullah-ı Haddadi, hal ehli veli bir zat.
Ederdi insanlara çok öğüt ve nasihat.
Dediler ki: (Efendim, halk içinde bir veli,
Ne şekilde tanınır ve nasıl olur belli?)
Buyurdu ki: (Evliya, dostudur Rabbimizin.
Onları anlamaya, aklı ermez herkesin.
Tatlı dil, güler yüzü, o hep şiar etmiştir.
Ve çok merhametiyle, temayüz eylemiştir.
Asla asık olarak, kimse görmez yüzünü.
Zira gömer kalbine, o, her üzüntüsünü.
İnsanlar arasında, gündüzleri gülse de,
Ağlar yalnız kalınca, karanlık gecelerde.
Kusurunu düşünüp, Allah'tan hicab eder.
(Nasıl cevap veririm, mahşerde Rabbime?) der
Pişman, nadim olarak tövbe eder hep dili.
Gözünden akan yaşlar, ıslatır bir mendili.
O, böyle hüzünlenip, ağlasa da her gece,
Buna, yalnız hanımı vakıf olur sadece.
Sabah teşrif edince insanlar arasına,
Yine tebessümüyle, neşe saçar her yana.
Her kimin derdi olsa, doğruca ona gelir.
Onun bir çift sözüyle ferahlanır, sevinir.
Ne kadar üzüntülü olsa da ona giden,
Onu bir an görünce, ferahlar kalbi birden.
Hak teâlâ, onlara vermiştir böyle haslet.
Onu gören kimsede, kalmaz gam ve kasavet.
Dine hizmet etmektir, onun tek düşüncesi.
Bunu düşünmek ile geçer gün ve gecesi.
Onun her davranışı, Allah için olur hep.
Şahsı için, kimseden hiç bir şey etmez talep.
Din için sarf etse de yüzlerce dirhem, dinar,
Dünya muhabbetini, kalbine sokmaz zinhar.
Çünkü olmaz hiç işi, para ile, pul ile.
Dünyalık hiçbir şeye, dönüp de bakmaz bile.
Dine hizmet uğrunda, yapar pek çok icraat.
Hiç kendi şahsı için, düşünmez bir menfaat.
Çünkü vardır kalbinde, yalnız aşk-ı ilahi.
Dünya muhabbetinden, bulunmaz zerre dahi.
Sonra o, öyle fazla sever ki üstadını,
Muhakkak ifa eder, onun her muradını.
Bütün dünya bir yana ve üstadı bir yana.
Titrer ki, bir zerrecik üzüntü gelir ona.
Çünkü onun elinde olmuştur böyle âli.
Ona hizmet babında, bulunmaz hiç ihmali.
Her ne olursa olsun, yahut da hiç olmasın.
Yeter ki, üstadının kalbine toz konmasın.
İşte bu sevgidir ki, halisane, bi-riya,
Böyle çok yükselerek, olmuştur bir evliya.
Asla çıkmaz ağzından, malayani, boş bir laf.
Sırat-ı müstakimden, asla etmez inhiraf.
|