Evliyanın büyüğü, Abdülaziz Dirini,
Yayıp kuvvetlendirdi Allah’ın bu dinini.
Binikiyüzonaltı yılında doğan bu zat,
Yetmişdokuz yaşında, Mısır’da etti vefat.
Güleryüz, tatlı dille mümtaz idi bilhassa.
Hiç kimsenin kalbini incitmezdi o asla.
O, halini herkese etmezdi fazla izhar.
Bir gün onu, dışarda gördü bazı insanlar.
Gayr-i müslim bir kimse zannedip kendisini,
İstediler onun da imana gelmesini.
Dediler ki: (Ey kişi, kelime-i şehadet,
Söyle ki, senin olsun ebediyen saadet.)
O dahi (Peki) deyip, şehadet söyleyince,
Büründü ordakiler bir sürur ve sevince.
Müslüman yaptık diye gayr-i müslim birini,
Kadı’ya götürdüler bu İslam âlimini.
Dediler: (Şehadeti oku ki orada da,
Müslüman olduğunu öğrensin o kadı da.)
Kadı ise, bu zatı tanırdı gayet iyi.
Ayakta karşıladı gelince bu veliyi.
Büyük hürmet gösterip, dedi: (Safa geldiniz!
Hemen ifa edelim, var ise bir emriniz.)
Sonra, o insanları sorup bu evliyaya,
Dedi di: (Bu insanlar, niçin geldi buraya?)
Buyurdu: (Bilmiyorum, bunlar beni görünce,
Kelime-i şehadet okuttular ilk önce.
Sonra da beni alıp, buraya getirdiler.
Bilmem ki, onlar beni acep ne zannettiler?)
Onlar da hakikati anlayınca nihayet,
Onun tevazuuna eylediler çok hayret.
Bu velinin sevdiği bir kimse vardı yine.
Sık sık, onu görmeye gidiyordu evine.
O dahi yedirmeden göndermezdi onu hiç.
Bir gün de gittiğinde ikram etti bir piliç.
Abdülaziz Dirini, onun bu ikramına,
Gayetle memnun olup, çok dua etti ona.
Bir daha geldiğinde ona bu zat-ı kiram,
Yine bir piliç kesip, eyledi ona ikram.
Ve lakin zevcesinin burkuldu biraz içi.
Ona, fazla bulmuştu kesilen o pilici.
Onun büyüklüğünü iyi bilmediğinden,
O gün, ister istemez, şöyle geçti kalbinden.
Dedi ki: Bu nasıl iş, anlamadım bunu hiç.
O kim ki, her gelişte kesiliyor bir piliç?
Halbuki bana kalsa, kâfi gelir bir çorba.
Niçin ona, çok rağbet gösteriyor acaba?
Ve lakin o esnada Abdülaziz Dirini,
Bildi onun kalbinden böyle geçirdiğini.
O pilici yemeyip, dua etti kalbinden.
O an piliç canlanıp, odadan çıktı hemen.
Buyurdu ki: (Hanımın, dert etmesin bunu hiç.
Bize çorba kâfidir, onun olsun bu piliç.)
Hanım dahi görünce pilicin geldiğini,
Anladı o velinin büyük kerametini.
Öyle düşündüğüne pişman oldu pek fazla.
Bu Allah adamına tâbi oldu ihlasla.
Anladı ki Allah’ın dostudur bu veliler.
Kalbden geçenleri de, gayet iyi bilirler.
|