Abdülhakim Efendi, hiçbir suçu olmadan,
İzmir’e götürüldü, tevkifen İstanbul'dan.
Çarptırılması için planlanan cezaya,
Götürüldü sonra da, İzmir’den Ankara’ya.
Yollarda uğradığı işkence ve hakaret,
Sonunda, halsiz kalıp, hasta oldu nihayet.
Biraderzadeleri esseyyid Faruk Bey’in,
Evinde hasta yattı böylece onsekiz gün.
Git gide zayıflayıp, bunun neticesinde,
Etten eser kalmadı, mübarek bedeninde.
Birkaç gün kalmıştı ki vefatına nihayet,
Bir şey konuşmuyordu o sahib-i saadet.
Bir gün önce dalgındı, tebessüm ediyordu.
Baş ucunda olana, bakıp şöyle diyordu:
(Arş-ı a’layı gördüm, ne güzel, ne güzeldir!
Şu an aklım başımda, şuurum yerindedir.)
Binüçyüz altmışiki yılı Zilkade'siydi.
Ve bindokuzyüzkırküç, Kasım yirmiyediydi.
Bir cumartesi günü, güneşin doğmasına,
Tam onsekiz dakika vardı ki henüz daha,
Sabah, altıbuçuğu gösterirken tam saat,
Şehiden vefat edip, eyledi Hakka vuslat.
Şevk ile raks eyledi, sallandı yer o gece.
Ve aşık, maşukuna vasıl oldu böylece.
O gün Keçiören’de yapılıp teçhiz, tekfin,
Namazı kılınarak, Bağlum’a oldu defin.
Bu Bağlum, Ankara’nın kuzeyinde bir yerdir.
Suyu ve havasıyle, güzel bir nahiyedir.
Eskiden bu beldeye, sel, yağmur, dolu gibi,
Sık sık vaki olurken bir afet-i tabii,
Bu büyük evliyanın defni ile beraber,
Görülmez oldu artık, böyle büyük afetler.
Bu Allah adamının teşrifiyle, bu yöre,
Bolluk ve berekete kavuştu birdenbire.
Abdülhakim Efendi, çok büyük insan idi.
O, bütün insanlığa ilahi ihsan idi.
Çeşitli camilerde nasihatler ederek,
İstanbul’un halkına faideli oldu pek.
Buyururdu ki: (Edep, hududa riayettir.
En büyük edep ise, İslam’a tabiyettir.
Keramet, kerametin gizlenmesidir asıl.
Velinin isteğiyle, keramet olmaz hasıl.
Bir veliden keramet görülüyorsa şayet,
Onun iradesinin dışındadır o elbet.
Bu vakitlerde bile, utanır ki o kadar,
Hatta bir genç kız gibi sıkılır, hicab duyar.
İmana malik olan, neye malik değildir?
Olmayan kimse ise, acep neye maliktir?
Bir mümin, diğerine küfür isnat ederse,
O küfür, ona döner, o küfürde değilse.
Fadlı ile tecelli etsin bize Rabbimiz,
Adli ile tecelli ederse, yanarız biz.
Bizim meclisimizde, bir miktar oturanlar,
Konuşulmasa bile, çok şeyleri anlarlar.
Öyle ki, din bahsinde âlim geçinenlerin,
Hatalarını, bir bir, ayırır sözlerinin.)
Bu büyük evliyanın hürmetine ya Rabbi!
Resulünün yoluna eyle bizi tam tâbi.
|