Abdülhakim Arvasi, büyük bir veli idi.
Büyük insan olduğu, her halinden belliydi.
Bir gün, sevdiklerine şöyle etti nasihat:
(Allah'ın kullarına, hizmet edin her saat.
Hak teâlâ bir kula, hayır murad ederse,
Hep hayırlı işlerle meşgul olur o kimse.
Allah'ın, bir kulunu sevmediğine nişan,
Hep faydasız işlerle meşgul olur o insan.
Yani o, ne dünyaya, ne ahirete ait,
Bir işle uğraşmayıp, öldürür her gün vakit.
Kulun alın yazısı, işlerinden bellidir.
Yani kader, insanın işiyle ilgilidir.
Hadiste buyurdu ki Peygamber efendimiz:
(Bakmaz suretinizle, işinize Rabbimiz.
Lakin şuna bakar ki, niçin yaptın o işi?
Beğenmez, kabul etmez riya ve gösterişi.)
Yani Allah, kulunun bakar sırf niyetine.
Ki, o kulun, o işte acaba niyeti ne?
Niçin namaz kılıyor, niçin yiyor yemeği?
Niyet Allah içinse, o zaman gayet iyi.
İnsan, bu suallere buluyorsa bir cevap,
Kurtulur ahirette, yapılmaz ona azap.
Cevap veremiyorsa eğer bu suallere,
Hazırlansın o zaman, azap ve elemlere.
Zira ihlas olmazsa, ameller olmaz kabul.
Duçar olur azaba, ihlası olmayan kul.)
Bir gün de buyurdu ki: (Öfke ile şehvetten,
Sakının, zira bunlar ateştir Cehennemden.
Biri, Resulullahtan nasihat isteyince,
O zata, (Öfkelenme!) buyurdular hemence.
Yerini değiştirip, birazdan yine bu zat,
Resul-i kibriyadan istedi bir nasihat.
Lakin Peygamberimiz, o istek sahibine,
Cevaben, (Öfkelenme!) buyurdu ona yine.
Arka tarafa geçip, istediğinde aynen,
(Öfkelenme!) buyurdu yine ona cevaben.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kardeşlerim, bu dünya,
Fani ve geçicidir, aldanmayın sakın ha!
Aklı olan bir kişi, dünyaya vermez gönül.
Ve hatta zerre kadar, etmez ona temayül.
Zira akıllılığın şudur ki alameti,
Girmez onun kalbine, bu dünya muhabbeti.
Her an ahiretini düşünür aklı olan.
Çünkü iyi bilir ki, bu dünya bir imtihan.
Ahmak ise, kaptırır bu dünyaya gönlünü.
Yaşar gaflet içinde, düşünmez ölümünü.
Zira ahmaklığa da şudur ki bir alamet,
Kalbinde, bu faniye besler sevgi, muhabbet.
Tek çaresi şudur ki, bundan kurtulmanın da,
Daima bulunmaktır, kurtulanlar yanında.)
|