Abdülhakim Arvasi, çok büyük bir velidir.
Doğu Anadolu'yu, yıllarca etti tenvir.
O, bir gün buyurdu ki: (Bu dünya bir imtihan.
İnsanlar birer yolcu, dünya da sanki bir han.
Ömür, tren misali, hiç durmadan gidiyor.
Bazıları binerken, bazısı da iniyor.
İnsan, doğduğu vakit binmiştir bu trene.
Sırası geldiğinde, inecek elbet yine.
Dünyanın faniliği, belliyken pek aşikâr,
İnsan kurabilir mi uzun boylu planlar?
Zira buyuruyor ki, Kur'anda cenâb-ı Hak:
(Gönderdim bu dünyaya, sizi fani olarak.
Veririm mal ve evlat misali nimetleri.
Fakat bilesiniz ki, alırım tekrar geri.
Onlar sizin değildir, çok sıkı sarılmayın.
Çünkü ayrılırsınız hepsinden bugün yarın.
Akıl, sıhhat, a’zalar verdimse de ben size,
Bunları kullanırken, uymayın nefsinize.
Ayrıca gönderdim ki, Kitap ile Peygamber,
Size, emirlerimi versinler bir bir haber.
Siz, bu emirlerimi öğrenerek iyice,
Kullanın nimetleri, bu ahkam mucibince.)
Bir gün, yine bununla alakalı olarak,
Buyurdu: (Bu bedeni yarattı cenâb-ı Hak.
Bu his organları ki, hepsi birer harika.
Akıl, fikir, hafıza, zihin, zeka, natıka,
Bütün bu kemallerle, süsleyip onu gayet,
Kulun iradesine teslim etti nihayet.
İşte bu, çok muazzam bedeni, bizim artık,
Kullanmamız için de, maksadına muvafık,
İhsan edip gönderdi, Kitap ile Peygamber.
(Böyle kullanın!) diye, verdi bazı emirler.
Bu ahkam mucibince kullanırsak onu biz,
Ancak o makineden olur istifademiz.
Nitekim dünyada da, mevcuttur böyle bir hal.
Mesela bir fabrika, bir alet etse imal,
Çok basit olsa bile çıkardığı o alet,
Kullanma şeklini de gösterir onun elbet.
Yine alındığında eczaneden bir ilaç,
Tarifesine dahi, olur elbet ihtiyaç.
Çok basit bir aleti kullanmak için bile,
Kullanma talimatı gerekirse, haliyle,
Gayet muazzam olan bu beden için dahi,
Bir emir ve talimat icab eder tabii.
İşte, bedenimizi yaratan Hak teâlâ,
Kullanabilmek için onu iyi ve a’la,
Gönderdi Habibiyle, bir emir ve talimat.
Buna (Kur'an) denir ki, uyanlar eder rahat.
O emirlerin hepsi dindir, İslamiyet’tir.
Kim ona tam uyarsa, sahib-i saadettir.)
|