Hazret-i Ali Bekka, bir büyük evliyadır.
Kalbleri aydınlatan nasihatları vardır.
Bu zat, bir sohbetinde buyurdu ki bir zaman:
(Yalnız halis amelle kurtulur yarın insan.
Cennet de, bir insanın, ederek halis niyet,
Yaptığı amellerin mükafatıdır elbet.
Dışın, içe uyması lazımdır ki muhakkak,
Eğer böyle olmazsa, olur o, dinde nifak.)
Bir gün de buyurdu ki: (Merak edersen eğer,
Ki dünya, senden sonra nasıl bir hale girer?
İlk ölenlerden sonra, nasıl olduğuna bak.
Zira senden sonra da, öyle olur muhakkak.
Tövbenin, şartlarına uygun olması için,
Halis pişman olması lazım gelir kişinin.
Ve sadece dil ile, kabul olmaz istiğfar.
Bırakmış olmalıdır günahı da a’zalar.
Kişi, küçük yaşında başlarsa din ilmine,
Yazı yazmak gibidir bu, mermer üzerine.
İlmi, ihtiyarlıkta öğrenenin de hali,
Olur, su üzerine yazı yazmak misali.
Mümin, boş işler ile iştigal etmez asla.
Baktığı ibret olur, her işi de ihlasla.
Âlimler olmasaydı, dünyada olmazdı tad.
Onların varlığıyla gönüller olur abad.)
Yine bir sohbetinde buyurdu ki: (Bir kimse,
Günah işlediğinde, pişmanlık duyar ise,
Bu hali, onun için bulunmaz bir nimettir.
Zira bu pişmanlığı, tövbe etmek demektir.
Eğer Allah korusun, olmazsa hiç üzülmek,
Hatta tatlı gelirse ona günah işlemek,
Günahta ısrardır ki, gayet fena bir iştir.
Bu hal, o kimse için tehlikeli gidiştir.
Küçük günaha devam, olur günah-ı ekber.
Büyük günaha devam, onu küfre sürükler.
Kul ibadet yapınca, nefsi kabarıyorsa,
Mesela (Ben ne iyi Müslümanım) diyorsa,
Bu, korkunç bir hastalık, öldürücü zehirdir.
Yaptığı ibadeti, bu, sıfıra indirir.
Ateş, nasıl odunu yakar ve bitirirse,
Yine güneş, nasıl ki buzları eritirse,
Ucb, yani beğenmek de yaptığı işlerini,
Yok eder kazandığı ibadetin ecrini.
Bu korkunç hastalıktan kurtulabilmek için,
İyi amellerini görmeli fena, çirkin.
Bir kul, ibadetinde bulursa noksan, kusur,
O ibadet, indallah kabule layık olur.)
|