Ata el Ezrak var ki, büyük alim ve veli,
Pek fazla tesirliydi nasihat ve sözleri.
Bu zat buyuruyor ki: Ben dua ediyorum.
(Ya Rabbi, Cehennemde bizi yakma) diyorum.
İnsan kurtulmadıkça azaptan ahirette,
Nasıl hissedebilir kendini emniyette?
Ölüm, kabir ve mahşer, hesap, mizan ve sırat.
Bunlar geçilmedikçe olunur mu hiç rahat?
Ölüm dehşetli bir iş, o anda şuur kalkar.
O zaman (Allah) demek kolay olmaz o kadar.
Diyelim ki kurtardı imanını son anda,
Lakin kabir sıkması olacak mezarında.
Böcekler ve akrepler yiyecek vücudunu.
Günahları çok ise, mutlaka görür bunu.
Sonra bir mahşer var ki, mümkün değil dayanmak.
Bir ayağın üstünde, bulunur binbir ayak.
Bir nice bin seneler o meydanda beklenir.
İnsanlar, izdihamdan bitab olur, tükenir.
Nice insan vardır ki, maliktir çok sevaba.
Lakin hesap sonunda, duçar olur azaba.
Çünkü dünyada iken, kul hakkına girmiştir.
Ne kadar ecri varsa, onlara verilmiştir.
Onların günahı da yüklenir bu kişiye.
Sonra, müflis olarak sürüklenir ateşe.)
Bir gün de, sohbetinde buyurdu: (Ey cemaat!
Gaflete gelmeyin ki, çabuk biter bu hayat.
Günah işleyenlere bakıp üzülüyorum.
(Ya Rabbi, bu insanlar nasıl yanar) diyorum.
Çok dehşetli günler var hepimizin önünde.
Rezil rüsva olmak var yarın mahşer gününde.
Bu çetin geçitlerden kurtulmadıkça insan,
Neşelenebilir mi dünyada kısa bir an?
Önce bir ölüm var ki, o anda kalkar şuur.
Kelime-i tevhidi söylemek çok zor olur.
Bir araya gelse de dünyadaki acılar,
Can acısı yanında, yine de hiç kalırlar.
Sonra kabir azabı başlar ki mezarında,
Karanlık, dar bir yerdir, kimse olmaz yanında.
Sonra, korkunç şekilde gelerek Münker-Nekir,
Suale çekerler ki: (Rabbin kim, dinin nedir?)
Günahı nisbetinde, mezarı sokar onu.
Böcekler ve akrepler kemirir vücudunu.
Kâfirlerin mezarı, Cehennemden bir çukur,
Müslümanın ki ise, Cennetten bahçe olur.
Sonra mahşer azabı, gayet zordur ve çetin.
İnsanlar nice bin yıl beklerler hesab için.
Sonra Mizan kurulup, ameller tartılır hep.
Günah ağır gelirse, ne olur hali acep?) |