BEHAÜDDİN-İ BUHARİ
kuddise sirruh
Evliyânın büyüklerinden ve Müslümanların gözbebeği olan yüksek âlimlerden. Seyyid olup insanları Hakka dâvet eden, doğru yolu göstererek saâdete kavuşturan ve kendilerine "Silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velîlerin onbeşincisidir.
Muhammed Bâbâ Semmâsî ile Emîr Külâl'in talebesidir. İsmi, Muhammed bin Muhammed'dir. Behâeddîn ve Şâh-ı Nakşibend gibi lakabları vardır. Allahü teâlânın sevgisini kalblere nakşettiği için, "Nakşibend" denilmiştir.
1318 (h. 718) senesinde Buhârâ'ya beş kilometre kadar uzakta bulunan Kasr-ı Ârifân'da doğdu. 1389 (h. 791)'da Kasr-ı Ârifân'da vefât etti. Kabri oradadır.
Evliya-i kiramın en büyüklerindendir.
İnsanların kalbine, nur salıp etti tenvir.
Seyyid Emir Külal’in talebesidir bu zat.
Kararmış olan kalbler, onunla buldu hayat.
Seyyid olup, Resulün kerim evladındandır.
Dinin yayılmasında, pek çok hizmeti vardır.
Binüçyüz onsekiz’de, teşrif etti dünyaya.
Yetmişüç yaşındayken, göçtü dar-ı bekaya.
Buhara’da bir belde var ki, Kasr-ı arifan,
Kabri bu yerde olup, nur saçılır oradan.
Bu büyük zat, dünyaya gelmişti bu beldede.
Hem vefatları dahi, oldu yine bu yerde.
O, dünyaya gelmeden, duyulmadan hiç adı,
Onun geleceğini, müjdeledi üstadı.
Hace Muhammed Baba Semmasi’ydi ki o zat,
Ondan saçılıyordu dünyaya her füyuzat.
Ne zaman geçse idi, o Kasr-ı arifandan,
Derdi: (Bana, bir koku geliyor ki buradan,
Zuhur eder bu yerde, çok büyük bir evliya.
Kararmış gönülleri, nuruyla eder ihya.)
Gelince başka bir gün, bu bereketli yere,
Buyurdu ki: (O koku, fazlalaşmış bu kere.
Öyle zannederim ki, o, dünyaya gelmiştir.
Büyüyüp yetişince, İslam’a kuvvet verir.)
Böyle söylediğinde hakikaten o veli,
Henüz üç gün olmuştu, o dünyaya geleli.
Babası, kucağına alarak bu oğlunu,
Bu büyük evliyaya götürdü o gün onu.
O zat, onu görünce, sevinip buldu huzur.
Buyurdu: (O dediğim evliya, işte budur.
Zaten ben, her ne zaman geçseydim bu beldeden,
Alırdım kokusunu, bu büyük zatın hemen.)
Daha sonra, şefkatle bağrına bastı onu.
Buyurdu: (Evlatlığa kabul ettik biz bunu.)
Sonra Emir Külal’e dedi: (Bu, benim oğlum.
Bunun yetişmesini, sana ısmarlıyorum.)
Büyüyüp tâbi oldu, o da Emir Külal’e.
Ondan feyiz alarak, erişti tam kemale.
O, henüz çocuk iken, evliyalığa ait,
Alnında, işaretler görünürdü her vakit
Annesi anlatır ki: Bu oğlum Behaeddin,
Keramet sahibiydi, dört yaşındayken hemin.
Evimizde bir inek vardı yavrulayacak.
Henüz doğurmasına, bir müddet vardı ancak.
Bir gün bana dedi ki, ineği göstererek:
(Beyaz başlı bir yavru doğuracak bu inek.)
Birkaç ay geçmişti ki, o günden itibaren,
Beyaz başlı buzağı doğurdu inek aynen.
|