Seyyid Emir Külal'in, vardı ki bir evladı,
Emir Burhaneddin’di hem dahi onun adı.
O der ki: Otururken biz bir gün evimizde,
Hazret-i Hace dahi, var idi o gün bizde.
Mevlana Arif diye, vardı bir din kardeşim.
Uzakta olduğundan, çoktandır görmemiştim.
Öyle özlemiştim ki o kimseyi o ara,
Derdim ki: Gelir mi ki, o kişi buralara?
Hazret-i Hace'ye de, eyleyince bunu arz,
Buyurdu: (Bunun için üzülme, bekle biraz.)
Sonra kalktı yerinden, çıkıp gitti bahçeye.
Bağırdı: (Ey Mevlana, Buhara'ya gel!) diye.
Sonra içeri girip, buyurdu ki: (Ey Emir!
O, işitti sesimi, inşallah yarın gelir.)
Ertesi gün olunca, hem de sabah erkenden,
Çıkıp geldi o kişi oraya hakikaten.
Ona, (Hoş geldin) deyip, götürdüm evimize.
Dedim: (Nasıl oldu da, teşrif ettin sen bize?)
Dedi: (Dün, bu saatte, evimde otururken,
Hace hazretlerinin sesini duydum birden.
İsmimle çağırarak, dedi: (Gel Buhara'ya!)
Ben de, alel acele, çıkıp geldim buraya.)
Onun talebesinden, anlatır ki biri de:
İkamet ediyorduk önce Taşkent ilinde.
Üstadımı görmeye giderdim bazı vakit.
Bir gün, yine içimden, ses geldi: (Hocana git!)
Hemen kavuşmak için, o büyük evliyaya,
Aynı gün yola çıktım, Taşkent'ten Buhara'ya.
Zevcem, yola çıkmadan getirip biraz altın,
Dedi: (Bu altınları, koy önüne o zatın.)
(Niçin gönderiyorsun?) diye sordum hanıma.
Gizledi niyetini, demedi yine bana.
Ben de ısrar etmeden, aldım o altınları.
Gidince, üstadıma arz eyledim onları.
O, tebessüm ederek, buyurdu ki: (Ey filan!
Bana, çocuk kokusu gelir bu altınlardan.
Ümid ediyorum ki, yakında cenâb-ı Hak,
Size bir erkek çocuk verecektir muhakkak.)
O zaman ben anladım zevcemin niyetini.
Ve gördük o duanın hemen bereketini.
O büyük evliyanın, yüksek dualarıyla,
Bize, bir salih oğul bahşetti Hak teâlâ.
Talebeden biri de, bize şöyle nakleder:
Bir yerde, üstadımla bulunurduk beraber.
Bir gün, haber aldım ki biraderim hakkında,
Dediler: (Vefat etti Şemseddin Buhara'da.)
Hemen cenazesine yetişebilmek için,
Hace Behaeddin’den istedim gidip izin.
Buyurdu: (İstiyorsan, Buhara'ya git, fakat,
Şemseddin şimdi sağdır, etmedi ki o vefat.
Ben, onun kokusunu duyuyorum şu anda.
Hatta o bulunuyor, şimdi çok yakınlarda.)
O an kapı çalındı, açınca hayret ettim.
Zira girdi içeri, neşeyle biraderim.
|