Ebu Bekr-i ebheri, gönül dostu bir veli.
Nasihati, herkese olurdu faideli.
Bu zat buyuruyor ki: (Bu dünya sanki hayal.
Yakında ahirete edeceğiz irtihal.
Zira ecel, kimseye vakit bildirmemiştir.
Yani erken veya geç gelirim dememiştir.
Nefesler sayılıdır, tükenir bir gün elbet.
Huzur-u ilahiye çıkacağız akıbet.
Seri-ül hisabtır ki Hak teâlâ hem dahi,
Gayet çabuk görülür hesabımız vallahi.
Hayat, öldükten sonra başlıyor, bu bir gerçek.
Dünya, sanki rüyadır, bir gün elbet bitecek.
Hiç gaflete gelip de aldanmayın ki sakın,
Yoksa, mahşer gününde pişmanlık olur yarın.
Nitekim Resulullah hadiste buyurdular:
(İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.)
(Eyvah!) der çoğu insan uyanınca, ne var ki,
İş bitmiş, olan olmuş, çaresi bulunmaz ki.
Ölmeden uyanmaya bakalım ki bu günde,
Pişmanlık duymayalım yarın mahşer gününde.)
Yine bir sohbetinde buyurdu: (Ey insanlar!
Gaflete gelmeyin ki, ahiret var, hesap var.
Nasıl akşam olunca, bugün bitti diyorsun,
Ve yatıp, ertesi gün tekrar uyanıyorsun,
Öyle gün gelecek ki, belki de çok yakında,
Dünya bitmiş olacak o günün hitamında.
Ve nasıl ki her sabah, uyanırsın gün be gün,
Bakarsın ki dün bitmiş, başlamış yeni bir gün.
Dirilip kalkacaksın kabirden de akıbet.
Görürsün dünya bitmiş ve başlamış ahiret.
Her ne ki işlemişsen dünyada haram, günah,
Hepsinin hesabını soracak senden Allah.
O gün mühür vurulur lisanına, ağzına.
Sonra (Konuş!) denilir cümle a’zalarına.
Gözün, elin, ayağın, her şeyi beyan eder.
Yer gök, zemin ve zaman, hep şahitlik ederler.
Ey insan, öyle çetin günler var ki önünde,
Analar, evladından kaçacaktır o günde.
Hazırlık yapacakken o gün için durmadan,
Ne ahmaktır, dünyaya düşkün olup aldanan.
Yarın bu hakikatler olunca aşikâre,
Pişman olunur ama, bulunamaz bir çare.
Bu dünya, ahiretin tarlasıdır esasen.
Yani tohum ekecek bir yerdir dünya zaten.
Burda tohumlarını ekmeyip de yiyenler,
Ve bundan, kat kat meyve elde edemeyenler,
Ne kadar talihsiz ve ne kadar da ahmaktır.
Bu, kıyamet gününde elleri boş kalmaktır.
Bu kısacık zamanda yapılan taatlara,
Yarın, sonsuz nimetler verecek Hak teâlâ.) |