Ebu Osman-ı Hayri, devrinin bir tanesi.
İnsanları ateşten kurtarmaktı gayesi.
Hocası Ebu Hafs’a gittiğinde ilk defa,
Buyurdu ki: (Evladım, çok gençsin henüz daha.
Talebelik yapmayı çok istiyorsun, fakat,
Küçük olduğun için, edemem muvafakat.)
Bu cevabı alınca, üzüldü için için.
Çekildi arka arka huzurdan çıkmak için.
Zira çok istiyordu ilim tahsil etmeyi.
Ve hiç istemiyordu, dönüp geri gitmeyi.
Düşündü ki: Şurada, kapının eşiğine,
Bir çukur kazayım da, gizleneyim içine.
Tâ ki beni yanına çağırıncaya kadar,
O çukurun içinde, bekleyeyim bir miktar.
Anladı Ebu Hafs da bu halis niyetini.
O gün, talebeliğe kabul etti kendini.
Yumuşak, güler yüzlü idi umumiyetle.
Herkese davranırdı, şefkat ve merhametle.
Gördü bir gün bir genci, hem de sarhoş olarak.
Elindeki sazıyla, giderdi sallanarak.
Genç, bu zatı görünce, mahcup oldu pek fazla.
Zira yakalanmıştı elindeki o sazla.
Üzüldü, çok utandı o andaki haline.
Gizlemeye çalıştı o sazı eteğine.
Ve aniden görünce Hakk’ın bu velisini,
Azarlayacak sandı bu yüzden kendisini.
Lakin o, merhametle nazar etti o gence.
Hatta ona, içinden dua etti hemence.
Ve buyurdu: (Evladım, çekinme sakın benden.
Zira benim günahım, fazladır seninkinden.
Ve lakin Rabbimizin merhameti sonsuzdur.
Halis tövbe edince, günahlar affolunur.)
Bu olgun davranışı görür görmez bu zattan,
Derhal sazı kırarak, el çekti her günahtan.
Bir genç talebesi de, uyup arkadaşlara,
Hocasının dersine, gitmez oldu bir ara.
Lakin o, bu halinden üzgün ve mahcuptu pek.
Bu yüzden, üstadına istemezdi görünmek.
Bir gün, karşılaştılar bir yolda hocasıyla.
Azarlayacak diye, üzüldü fazlasıyla.
Lakin o buyurdu ki: (Nerelerdesin acep?
Kaç günlerdir gözlerim, seni aramakta hep.
Beraberce gezdiğin o kötü arkadaşlar,
Sana, aslandan fazla zararlıdır aşikâr.
Bizlerden ayrılma ki, olursun yoksa harap.
Sana, bizden gayrısı, olmasın dost ve ahbap.)
O da, bu merhametli sözleri duydu ondan.
Derhal tövbe ederek, kurtuldu kötü yoldan.
Bir gün de, talebeyle giderlerken bir yere,
Yukardan (kül) döküldü başına birden bire.
Meğer ki pencereden, aşağı bakmaksızın,
Bir kadın, mangalını döküvermiş ansızın.
Talebeler kızdılar, hocaları adına.
Söylenmek istediler külü döken kadına.
Buyurdu ki: (Lüzum yok asla sinirlenmeye.
Biz zaten layık idik böyle muameleye.
Hatta kızgın ateşe layık iken halimiz,
Acıyıp, soğuk küle tebdil etti Rabbimiz.)
|