Sultan Mahmud Gaznevi, bir asya kıtasına,
Malik olup gelmişti, Harkan yakınlarına.
Adamlar göndererek hazret-i Harkani’ye,
Emretti: (Rica edin, yanıma gelsin) diye.
Ebül Hasan Harkani, bir miktar düşünerek,
Gitmedi onlar ile, özür beyan ederek.
Ulaşınca bu haber Mahmud-u Gaznevi’ye,
Dedi ki: (Biz gidelim öyleyse o veliye.)
Geldi ve selam verdi, biraz gururlanarak.
O, aldı selamını, yerinden kalkmayarak.
Ayağa kalkmaması, dikkatini çekti pek.
Düşündü ki: Bu işte, bir hikmet olsa gerek.
Oturup, daha sonra sordu ki şu suali:
(Nasıl bir kimse idi Bayezid-i Bistami?)
Buyurdu: (Öyle kâmil veliydi ki Bayezid,
Onu gören, imana kavuşurdu tez vakit.)
O, itiraz ederek, dedi: (Ya Ebel Hasen!
Bunu nasıl söylersin Bayezid hakkında sen?
Zira Resulullahı, o Kureyş kâfirleri,
Bir kez değil, binlerce görmüşlerdi her biri.
Bahusus Ebu Cehil ve hem de Ebu Leheb,
Allah'ın Resulünü, her gün görürlerdi hep.
Onlar eremedi de imana, hidayete,
Bayezid'i gören mi erecek bu devlete?)
Buyurdu: (Öyle ama, onlar gibi çok ahmak,
Onu göremediler bir Peygamber olarak.
Çünkü anlamadılar Peygamber olduğunu.
Onlar, görmüş oldular, Abdullah’ın oğlunu.
Yalnız dışa baktılar, maddeye saplandılar.
O gözle bakınca da, maalesef aldandılar.
Sıddık-ı ekber gibi, onlar da, inanarak,
Eğer görseler idi Onu Resul olarak,
Onlar da, onun gibi küfürden kurtulurdu.
Ona iman ederek, hidayeti bulurdu.)
Bu sözleri, dikkatle dinleyen Sultan Mahmud,
Gönülden kabul edip, sevindi, oldu hoşnud.
Ve bir kese altını ettiyse de hediye,
O, hiç kabul etmedi (İhtiyacım yok) diye.
Dedi ki: (Öyle ise, bir hatıra ver bana.)
Mübarek hırkasını çıkarıp verdi ona.
İzin alıp giderken Sultan Mahmud Gaznevi,
Kalkarak uğurladı bu sefer kendileri.
Sultan dedi: (Az önce, geldiğimde buraya,
İltifat etmediniz, kalkmadınız ayağa.
Şimdi ise ayakta, ilgi gösterirsiniz.
Bunun hikmetini de, lütfen söyler misiniz?)
Buyurdu ki: (Az evvel, bir gururla gelmiştin.
Ve beni imtihana tevessül eylemiştin.
Şimdi, attın o kibri, büründün dervişliğe.
Ayağa kalkmamızın, sebebi budur işte.) |