Emir Hüsrev Dehlevi, Hak dostu bir veliydi.
Söz ve nasihatları pek çok faideliydi.
Bir gün, bir talebesi, huzuruna gelerek,
Dedi: (Alamıyorum namazdan manevi zevk.
Zevk almak şöyle dursun, zor geliyor bu hatta.
Bana bir tavsiyeniz olacak mı bu babta?)
Buyurdu ki: (Yediğin lokmalara dikkat et.
Yemek adabına da, eyle hem tam riayet.)
Bir talebesi dahi eyledi ki şöyle arz:
(Nasıl kılabiliriz huşu ile bir namaz?)
Buyurdu: Şöyle düşün namaza durduğunda:
(Ben, kimin huzurunda duruyorum şu anda?)
Ey oğlum, Hak teâlâ, bir yirmidört saatte,
Sırf beş vakit ayırmış bu mühim ibadete.
Bu beş vakit namazın kılınması da zaten,
Kulun, bir saatini almaz bile esasen.
Bir saatlik zamanı, namaza ayırmayıp,
Boş şeylerle uğraşmak, hem çok günah, hem ayıp.
Bir gün hazret-i Ömer, bir sabah namazını,
Cemaate kıldırıp, gözetti eshabını.
Lakin göremeyince birini o saatte,
Buyurdu: (Filan kimse, yok mudur cemaatte?)
Dediler: (Geceleri, o, ibadet yapar hep.
Şimdi uyukluyordur belki de bundan sebep.)
Buyurdu ki: (Keşke o, gece hep uyusaydı.
Ve sabah namazını cemaatle kılsaydı.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kardeşlerim, bu namaz,
Doğru kılınmaz ise, indallah kabul olmaz.
Farzına, sünnetine, ne kadar çok riayet,
Edilirse, ecri de çok olur öyle gayet.
Başka şey düşünmekle bozulmasa da namaz,
Elde edilen sevap, o nisbette olur az.)
Bir gün, cemaatinden sual etti birisi.
Dedi ki: (Ey efendim, nedir zikir meclisi?)
Buyurdu ki: (Allah’ın emirleri nelerdir?
Bu gibi hususların konuşulduğu yerdir.
Namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur?
Bunlar konuşulursa, tamamı zikir olur.)
|