Eshab-ı kehf ve kıtmir, girince mağaraya,
Hakk'ın iradesiyle daldılar bir uykuya.
Güneş, sabah ve akşam içeri girdiğinden,
Rütubet olmuyordu içerisi katiyen.
Gözleri açık idi uyurken o müminler
Onları, sağa sola çevirirdi melekler.
Çürümemesi için onların bedenleri,
Hak teâlâ vermişti meleklere bu emri.
Kıtmir, dirseklerini, kapının eşiğine,
Uzatmış, bekler gibi uyurdu o da yine.
Hiçbir hayvan, Cennete giremezken esasen,
Yalnız bu girecektir Cennete istisnaen.
Ölü değil idiler ve nefes alırlardı.
Hem dahi uzar idi saç, sakal, tırnakları.
Üçyüz yıl uyudular hem de bila fasıla.
Korudu her zarardan onları Hak teâlâ.
Vakta ki üçyüz sene zaman geçti aradan,
Bu uykudan, onları uyandırdı Yaradan.
Onlar, güneş doğarken girmişlerdi bu yere.
Uyanıp gördüler ki, güneş batmak üzere.
Mekselina adlı genç, onlara şöyle sordu:
(Uyuyalı acaba ne kadar zaman oldu?)
Onlar dahi güneşe bakarak dediler ki:
(Bir gün veya bir günün bir kısmı geçti belki.)
Sonra görüp uzamış saç ve sakallarını,
Dediler: (Allah bilir geçen gün miktarını.)
Mekselina onlara dedi ki daha sonra:
(Biriniz, şu parayı alıp gitsin pazara.
Baksın, hangi yiyecek helal ve temiz ise,
Onlardan satın alıp, getirsin hemen bize.
Lakin belli etmesin kimseye yerimizi.
Yoksa, gelip bulur ve öldürürler hep bizi.
Veyahut da zorlarlar o dine girmemize.
O zaman Cehennemden kurtulmak olmaz bize.)
En tecrübelileri, Yemliha nam genç idi.
O parayı alarak, ayrılıp şehre indi.
Lakin bakıp şaşırdı Tarsus’un durumuna.
Çarşı, pazar, mahalle değişik geldi ona.
Hiç tanıyamıyordu insanlardan kimseyi.
Zira değişmiş buldu tamamiyle her şeyi.
Bu şaşkınlık içinde, bir fırına girerek,
Parasını uzatıp, istedi birkaç ekmek.
Dokyanus zamanının parasını görünce,
Hazine bulduğunu zannetti o zat önce.
Parayı, zaptiyeye derhal ulaştırdılar.
Onlar da, bu parayı görünce şaşırdılar.
Gelip tevkif ettiler Yemliha’yı nihayet.
Dediler: (Hazineyi getir bize teslim et.)
Dedi: (Ne hazinesi, hiç bir şey bulmadım ben.
Daha dün, bu parayı almıştım pederimden.)
(Baban kimdir?) dediler, söyledi Yemliha da.
Dediler: (Bu isimde kimse yoktur burada.
Sen yalan söylüyorsun, beyan et hakikati.
Sen hazine bulmuşsun, bizce bu, oldu kati.)
Dedi: (Bari götürün beni siz Dokyanus'a.
Zira benim işimi, o biliyor bilhassa.)
O böyle deyince de, istihza eylediler.
(O öleli, üçyüz yıl zaman geçti) dediler.
|