Abdülvehhab Efendi namı ile bir kimse,
Der ki: Benim başımdan geçti şöyle hadise:
Medrese tahsilini bitirdim Erzurum’da.
Daha ilerisini okumaktı arzum da.
Ve beni okutacak, meşhur büyük bir âlim,
Araştırıp, nihayet bir bilgi alabildim.
Dediler ki: (Bitlis'te, Abdülcelil Efendi,
Vardır ki, çok derindir onun ilmi ve fenni.)
Büyük bir iştiyakla, hemen vardım Bitlis'e.
Velakin öğrendim ki, Van'a gitmiş o ise.
Dediler: (Bekle, gelir.) Lakin bekleyemedim.
O zatı bulmak için, acele Van'a gittim.
Sabırsızlanıyordum görmek için adeta.
Başlamak istiyordum yanında tedrisata.
En büyük âlimiymiş çünkü o, bu zamanın.
Nerede olduğunu, sordum Van'da o zatın.
Dediler ki: (Müks'lü Seyyid Fehim burdadır.
Abdülcelil hoca da, o zatın yanındadır.
Şabaniyye camii vardır ki şurada bak,
Bulunur ikisi de, o camide muhakkak.)
Ben bunu öğrenince, ayrılarak o yerden,
Büyük bir heyecanla, camiye koştum hemen.
Düşündüm: Abdülcelil hoca şimdi mutlaka,
Nasihat ediyordur kürsüde cümle halka.
Ben camiye giderken, dikkat ettim, o saat,
Camiye koşuyordu her taraftan cemaat.
Dedim ki: Sübhanallah, akın akın insanlar,
Onu dinlemek için sanki yarışıyorlar.
Hakikaten çok büyük âlimmiş o zat meğer.
Beni, talebeliğe inşallah kabul eder.
Vasıl oldum camiye bunları düşünerek.
Baktım ki, cami dolmuş mihraptan kapıya dek.
Karşıda nur yüzlü ve tatlı bakışlı bir zat,
Kürsüde, ediyordu halka vaaz-ü nasihat.
Herkes, başını eğmiş, dinliyordu o zatı.
Dinledim, tesirli ve tatlıydı nasihatı.
Dedim ki: Abdülcelil Efendi bu herhalde.
Çünkü herkes dinleyip, ediyor istifade.
Lakin bunu soracak ortada kimse yoktu.
Herkes boynunu bükmüş, önüne bakıyordu.
O sırada yanıma, biri geldi genç yaşta.
(Kimi arıyorsunuz?) diye sordu ilk başta.
Dedim ki: (Abdülcelil Efendi Hazretleri,
Kimdir acep, ben onu ararım dünden beri.)
(İşte odur!) diyerek, safın en gerisinde,
Birini gösterdi ki, değildi kendisinde.
O dahi, herkes gibi öne eğmiş boynunu,
Edeple otururdu, hayretle gördüm bunu.
Sordum ki: (Öyle ise, şu vaaz eden zat kimdir?)
Cevabında dedi ki: (O zat, Seyyid Fehim'dir.)
Sonra ezan okundu ve kıldık sünnetleri.
Seyyid Fehim, farz için kalkıp geçti ileri.
İftitah tekbirini alır almaz, o saat,
Ceryan çarpmış misali, titredi hep cemaat.
Altmış sene oluyor anlattığım hadise.
Onun o tekbir sesi hatırıma gelince,
Yine o günkü gibi değişir hemen halim.
Başlarım titremeye, nurlanır sanki kalbim.
|