O gün Fudayl bin İyad, Harun Reşid gelince,
Tesirli sözleriyle, öğütler verdi nice.
Abbasi halifesi idi ki Harun Reşid,
O nasihat ettikçe, olurdu çok müstefid.
O Allah adamına arz etti ki: (Ey Fudayl!
Gayet ferahlıyorum, söyle yine bu minval.)
Buyurdu: Büyük baban hazret-i Abbas dahi,
Amcası oluyordu Resulün bizatihi.
O, Resul-i ekreme gelerek bir gün yine,
Dedi: (Beni emir yap, bir kavim üzerine.)
Ona, cevap olarak buyurdu ki: (Ey amcam!
Nefsinin üzerine yaptım ben seni başkan.)
Yani kendi nefsini itaate getirmen,
İyidir, bin senelik halkın ibadetinden.
Hem dahi Resulullah buyurdu: (Ahirette,
Bir kavme başkan olmak, pişmanlıktır elbette.)
Harun Reşid dedi ki: (Yine söyle ey Fudayl!)
Buyurdu ki: Ey Harun, sultanlık büyük vebal.
Ömer bin Abdülaziz, sultan oldu ilk daha.
Başvurdu ulemadan Salim bin Abdullah’a.
Dedi: (Girdim altına, gayet ağır bir yükün.
Altından kalkmam için, çaresi nedir bu gün?)
Buyurdu ki: (Kurtulmak istersen azabından,
Teb'andan yaşlıları, kabul et kendi baban.
Gençleri kardeşin bil, çocukları evladın.
Kadınları anan bil, kızları kendi bacın.
Sen, bu yakınlarına nasıl davranıyorsan,
Kendi teb'ana dahi, yap iyilik ve ihsan.)
Harun onu dinliyor, bir yandan ağlıyordu.
(Ey Fudayl, biraz daha nasihat et) diyordu.
Buyurdu ki: (Ey Harun, bil ki, şu güzel yüzün,
Cehennemde yanar da, çok çirkin olur bir gün.
Zira nice güzel yüz vardır ki halk içinde,
Yanarak çirkinleşir, Cehennem ateşinde.
Ve yine niceleri vardır ki başkan, emir,
Yarın mahşer yerinde, olurlar mahbus, esir.)
Harun'un ağlaması şiddetlendi iyice.
Dedi: (Ferahlıyorum bunları dinleyince.)
Buyurdu ki: (Ey Harun, kork ve titre Allah'tan.
Millete zulmetme ki, kurtuluş yok azaptan.
Her bir icraatından, soracak Hak teâlâ.
Ne cevap vereceksin, onu düşün evvela.
Bu dünya baki değil, ölürsün bugün yarın.
Kabir suallerine, hazır mı cevapların?
Sığamazken sen bugün koskoca saraylara,
Ölünce, sığacaksın o daracık mezara.
Sen bugün hükümdarsın, görürsün çok iltifat.
Hükümdar olduğuna bakmazlar orda fakat.)
Öyle çok ağladı ki Harun Reşid bu sefer,
Vezir dedi: (Ey Fudayl, söyleme, artık yeter.)
|