Fudayl ibni İyad’ın yaklaştığında mevti,
Hanımını çağırıp, yaptı şu vasiyeti.
Buyurdu: (Ben ölünce, şu iki kızımı al.
Ebu Kubeys dağına, üçünüz çıkın derhal.
Ellerini açarak, ihlas ile, o dağda,
Bulun Hak teâlâya şu niyaz ve duada:
(Ya Rabbi, Fudayl bana vasiyet eyledi ki:
Rabbimden emanettir bu kızlar elbette ki.
Yaşarken, iyi baktım elimden geldiğince.
Ona iade ettim, şimdi vefat edince.)
Bu vasiyeti yapıp, eyledi Hakk’a vuslat.
Hanım, bunu yerine getirdi hemen bizzat.
O gün, iki kızıyla, çıktı Kubeys dağına.
Ağlayarak bunları, arz etti Allah'ına.
O esnada oradan, Yemen'in hükümdarı,
Geçerdi ki, yanında iki de oğlu vardı.
Onun ağladığını görünce durdu derhal.
Ve yanına yaklaşıp, halini etti sual.
Dedi: (Niçin ağlarsın sen bu tenha yerlerde?
Sana yardım edelim, düştün ise bir derde.)
Hanım, bu vaziyeti eyleyince ona arz,
Hükümdar, dinledi ve tefekkür etti biraz.
Dedi ki: (Bu işte bir, hikmet var sanıyorum.
Senin iki kızın var, benimse iki oğlum.
Biner altın mehirle, senin bu kızlarını,
Ver de, yarın kıyalım hemen nikahlarını.)
O, (Razıyım) deyince, gittiler hemen o gün.
Yemen'de, nikahları kıyılıp oldu düğün.
Fudayl ibni İyad’ın çoktu nasihatleri.
Nurlandırdı bir nice kara, katı kalbleri.
Buyurdu ki: (Allah'a asi olsa bir insan,
Onun mahlukları da, o kula eder isyan.
Ben, Rabbime isyan mı, taat mı yapıyorum?
Bunu, hayvanlarımın tavrından anlıyorum.
Bir insanın, yanında bulunan kimselerle,
Güzelce geçinmesi, tatlı dil, güler yüzle,
İyidir, geceleri daim namaz kılmaktan.
Ve daha kıymetlidir, her gün oruç tutmaktan.
Allah'tan korkanlardan, herkes korkar esasen.
Allah'tan korkmayan da, korkar olur herkesten.)
Fudayl ibni İyad’a, birini methettiler.
Onun için, (Ağzına tatlı almaz) dediler.
Dedi: (Tatlı yememek, sanki marifet midir?
Siz, onun ahlakına bakın ki, iyi midir?
Güzel davranıyor mu yakın ve dostlarına?
İyilik ediyor mu hısım akrabasına?
Birine kızdığında, yener mi öfkesini?
Aşağı görüyor mu, herkesten kendisini?
Din kardeşine karşı, huy ve ahlakı nedir?
İnsanın iyiliği, bu şeylerden bellidir.)
|