O Hasan-ı Basri ki, tabiin-i izamdan.
Çok fazla korkuyordu Sahibine isyandan.
O bir gün, bir dostunun geldi cenazesine.
Ağlayıp, gözyaşları akıverdi yüzüne.
Kabristandan dönünce, dedi: (Ey Müslümanlar!
Sonunda, hepimizin yeri işte şu mezar.
Dünya konaklarının sonu olan bu kabir,
Ahiret menzilinin, henüz birincisidir.
Madem bir gün girecek şu mezara her insan,
Öyleyse bir günahı nasıl işler Müslüman?)
Onun bu sözlerini dinleyen o cemaat,
Ağlayıp, gözlerinden yaş döktüler o saat.
Bir gün, namaz kılardı damının üzerinde.
Ağlamaya başladı secdeye gittiğinde.
Göz yaşları süzülüp, aktı yanaklarından.
Hatta yere damladı, damın bir kenarından.
Biri de, dam altından gidiyordu evine.
Damladı gözyaşları tam onun üzerine.
Yine bir gün, yanına geliverdi birisi.
Dedi ki: (Gıybet etti, filan zat bugün sizi.)
Buyurdu ki: (Ne için gittin onun evine?)
Dedi: (Davet etmişti yemek ziyafetine.)
Buyurdu ki: (Ne ikram eyledi size o zat?)
Dedi ki: (Çok çeşitli yemek ile meşrubat.)
Buyurdu: (Sakladın da bunları içinde hep,
Niçin şu bir çift sözü saklayamadın acep?)
Bir tabak hurma verip, bunu haber verene,
Buyurdu: (Götür bunu, beni gıybet edene.
O, benim günahımı kendine alıvermiş.
Böylelikle o bana çok iyilik eylemiş.
O, bana böyle ikram, iyilik etti diye,
Ben de, bu hurmaları ona ettim hediye.
Benden ona söyle ki, bakmasın kusuruma.
İkramına karşılık, çok az oldu bu hurma.)
Derdi ki: (Başkasından sana bir söz taşıyan,
Senden de, başkasına götürür başka zaman.
Eğer Allah, bir kula, hayır murad ederse,
Hep hayırlı işlerle meşgul olur o kimse.
Rabbini seven kişi, sever ve korkar Ondan.
Her an Onu düşünür, yüz çevirir dünyadan.
Allah’tan korkan kişi, şefkatlidir begayet.
Onun mahluklarına, acır, eder merhamet.)
Bir gün, onun yanına gelerek bir Müslüman,
Dedi: (Benim kızımı, isteyen çok var şu an.
Tereddütte kaldım ki, hangisine vereyim?
Bu hususta acaba neye dikkat edeyim?)
Buyurdu ki: (Kızını, Allah'tan korkana ver.
Eğer onu severse, zaten iyilik eder.
Yok, kızını sevmezse, incitmez onu yine.
Zira Allah'tan korkan, zulmetmez zevcesine.)
|