Bir gün hazret-i Ali, bir kısım genç Eshaba,
Nasihat eyleyerek teşvik etti cihada.
Kalktı bir genç dedi ki: (Ya Emir-el müminin!
Cihadın sevabından, bize bahseder misin?)
Dedi: Resulullahla giderken bir gazaya,
Sormuştum ben de bunu, Resul-i müctebaya.
Buyurdu ki: (Ya Ali, bazı mümin kimseler,
Cihada çıkmak için, halis niyet etseler,
Bir berat yazılır ki, onlar için şimdiden:
(Bunlar, azad olmuştur Cehennem ateşinden.)
Meleklerine karşı, övünür Hak teâlâ,
Hak yolda cihad eden ihlaslı kullarıyla.
Buyurur: (Kullarıma bakınız ey melekler!
Onlar, benim yolumda cihada gitmekteler.)
Bu niyetle, evinden çıkarken sabahleyin,
Evinin duvarları, ağlarlar onlar için.
Ve onlar cihad için çıkarken sabahları,
Kuru yaprak misali, dökülür günahları.
Kırkbin melek gönderir, Rabbimiz her birine.
Ki, her türlü beladan korusun onu yine.
Gökte, cümle melekler, ona gıbta ederler.
Ayakları altına gelip kanat gererler.
Derler ki: (Bu mücahid bassın kanadımıza,
Biz de şereflenelim, onun ile bir lahza.)
Verilir herbirine, bin abidin sevabı.
Bir iyilik yapsalar, yazılır iki katı.
O, cihad etmek için, yola çıktığı zaman,
Öyle sevap alır ki, ancak bilir Yaradan.
Ağaçlar kalem olsa, katip olsa melekler,
Yine o sevapları, yazıp bitiremezler.
Düşmana karşı gelip, harbe giriştiğinde,
Dua eder melekler, her hücum edişinde.
Arş-ı a’la altından, nida eder bir melek:
(Cennet, kılıç gölgesi altındadır) diyerek.
Ona, kılıç darbesi, tatlı gelir bir hayli.
Sıcak günde içtiği, serin şerbet misali.
Atından düşer ise mücahid harpte eğer,
Düşmeden, melek gelip ona Cennet müjdeler.
Ruhu çıktığı zaman, nida eder bir melek:
(Merhaba ey temiz ruh, safa geldin!) diyerek.
(Afiyet olsun sana Cennetin nimetleri.
Altından sular akan köşkleri, hurileri.)
(Vekili benim) diye, buyurur Allah yine,
Şehidin yetim kalan evladına, ehline.
Şehidlerin ruhları, yükselirler uçarak.
Yeşil renkli kuşların kursağında olarak.)
Yine o buyurdu ki: (Yarın, mahşer yerinde,
Peygamberler karşılar, şehidler geldiğinde.)
|