Hazret-i Sıddık ile hazret-i Ali, bir gün,
Gelip oturmuşlardı, huzurunda Resulün.
O esnada içeri biri girdi bu kere.
Selam verdi Resulle, hazret-i Ebu Bekre.
Fark etti ki, ordadır hem de hazret-i Ali.
Adam onu görünce, değişti birden hali.
Benzi beti sararıp, mahcup oldu be gayet.
Hazret-i Ebu Bekir, eyledi buna hayret.
Hemen sual etti ki, Aliyyül Mürteza'dan:
(O, niçin mahcup oldu, seni gördüğü zaman?)
Dedi: (Yirmibin akçe, borcu var onun bana.
Bu, sebep olabilir çok mahcup olmasına.)
Hazret-i Ebu Bekir üzüldü buna gayet.
Zira pek çoktu onda, insanlara merhamet.
Huzuruna çağırıp, sordu ki o kimseye:
(Niçin ödemiyorsun, sen borcunu Ali'ye?)
Dedi ki: (Ödemeye, yok bende güç ve takat.
Yoksa, geciktirmezdim ödemeyi bir saat.)
Buyurdu ki: (Borcunu, şimdi ben ödeyeyim.
Sen dahi bir arzumu, yerine getir benim.
Fatiha suresinin, okuyup bir kısmını,
Hediye eyle bana, ecir ve sevabını.)
Çok sevindi o kimse, bunu duyduğu zaman.
Ve lakin okuyunca bir miktar Fatihadan,
Buyurdu ki: (Devam et, oku da gel sonuna.
Yirmibin akçe daha, vereyim ben de sana.)
O şahıs, bitirince okuyup Fatiha'yı,
Hediye etti ona, kırkbin akçe parayı.
Yine Resul-i ekrem, şöyle buyurmuşlardır:
(Sekiz adet Cennette, birçok kapılar vardır.
Beş vakit namazına dikkat eden insanlar,
(Namaz) adlı kapıdan, Cennete çağrılırlar.
Her kim de cihad için, etmişse fazla gayret,
(Cihad) adlı kapıdan, olunur o da davet.
Kimler de sadakayı, çok vermişlerse eğer,
(Sadaka) kapısından, çağrılırlar bu sefer.
Ve yine bunun gibi, çok oruç tutanlar da,
(Oruç) adlı kapıdan, çağrılırlar orada.)
Resul, bu hadisini buyurduğu saatte,
Hazret-i Sıddık dahi, var idi cemaatte.
Şöyle arz eyledi ki, müsaade isteyerek:
(Kapıların birinden çağrılmak zor değil pek.
Acaba bir Müslüman var mıdır ki dünyada,
Kapıların hepsinden çağrılsın aynı anda?)
Buyurdular ki: (Evet, vardır öyle kimseler.
Onları, her kapıdan davet eder melekler.
Ümit ediyorum ki, sen, o kimselerdensin.
Her kapıdan çağrılıp, Cennetlere girersin.)
|