İmam-ı Gazali'nin, Kimya-yı saadet nam,
Kitabında, şunları buyurur yüce İmam:
Dünya ticaretini yaparken dikkat et ki,
Zarara uğramasın ahiret ticareti.
Sabah evden çıkarken, niyet et: (Ya ilahi!
Rızkımı temin için gidiyorum ben dahi.
Helal götürmek için çocuğuma, eşime,
Senin emrine uyup, gidiyorum işime.)
Çalışırken, dine de edersen tam riayet,
Yaptığın dünya işi, olur ayrı ibadet.
Düşün ki, senin gibi binlerce kimse, şu an,
Senin faiden için çalışıyor durmadan.
Eğer çiftçi olmasa, fırıncı çalışmasa,
İnsanlar ne yiyecek her gün ekmek çıkmasa?
Dokumacı, demirci, manav, kasap ve berber,
Düşün ki, senin için hep hizmet etmekteler.
Eğer onlar olmasa, rahat yaşayamazsın.
Öyleyse sen bunların herbirine muhtaçsın.
Madem ki, senin için çalışır bunca insan,
Sen de çalış, boş durma, vaktini etme ziyan.
İnsanlar bir yolcudur, aynı yere giderler.
Yolcular, birbirine yardım etmelidirler.
İşte böyle düşünüp, çalışır her Müslüman.
Gayrinin zararını istemez hiçbir zaman.
Herkese faideli olmaya eder gayret.
Bilir ki böyle yapmak, sayılır bir ibadet.
Hem dünya işlerini yaparken bir Müslüman,
Beş vakit namazını kaçırmaz hiçbir zaman.
Zira Allah buyurur: (Mal ve çocuklar, sakın,
Rabbinizi anmaktan sizi alıkoymasın.)
Önceki Müslümanlar, çok titizlerdi bunda.
Camiye koşarlardı ezan okunduğunda.
Demirciler vardı ki, döverken demirleri,
Ezanı işitseydi, bırakırdı dövmeyi.
Çekici havadaysa, vurmazdı onu daha.
Yerde ise kaldırmaz, koşarlardı namaza.
Terziler var idi ki, soktuğunda iğneyi,
Ezanı işitseydi, çekmezdi onu geri.
Yani ne halde ise, kalırlardı o halde.
İtina ederlerdi namaza fevkalade.
Çünkü bilirlerdi ki, herkese farzdır namaz.
O vakitte, namazdan daha mühim iş olmaz.
Ahiret işlerine verince böyle kıymet,
Allah dahi, onlara verirdi çok bereket.
Halbuki ehemmiyet vermeselerdi dine,
Kazançları daha çok olmazdı elbet yine.
Üstelik de Allah’a olurlardı isyankâr.
Çok kazansalardı da, neye yarar öyle kâr?
|