İnsan, cin ve hayvanat, hem yırtıcı hayvanlar,
Kurt ve kuş, mahşer günü, bir yerde toplanırlar.
Ve yedi kat göklerin bilcümle melekleri,
Sararlar çepe çevre, o gün ehl-i mahşeri.
O gün, mahşer halkına olur ki bir izdiham,
Bu hal, zaman geçtikçe, artarak eder devam.
Bir ayak üzerinde, bulunur binbir ayak.
Günahlarına göre, tere batar cümle halk.
Güneş, bir mızrak boyu insanlara yaklaşır.
Bu günkü sıcaklığı, yetmiş kat fazlalaşır.
Arasat meydanında, bir zaman, ehl-i mahşer,
İzdiham ve sıcaktan, şiddetli azap çeker.
Lakin Müslümanlara, o gün ikram olunur.
O şiddetli günde de, bulurlar yine huzur.
Resulullah buyurdu: (Yedi sınıf kimseler,
Arş-ı a’la altında, o gün gölgelenirler.
Birincisi, adl ile hükmeden amirlerdir.
İkincisi, genç iken ibadet edenlerdir.
Üçüncü şunlardır ki, bu dünyada, ruz-ü şeb,
Mescit ve camilere bağlıdır kalbleri hep.
Dördüncü, birbirini, Hak için sevenlerdir.
Bu sevgiyle birleşip, hasbihal edenlerdir.
Beşincisi, bir haram teklif edildiğinde,
Ondan kaçınanlardır Hak’tan korku içinde.
Altıncısı, verirken bir sadaka ve zekat,
Hiç beklemeyenlerdir kullardan bir iltifat.
Yedinci şunlardır ki, bir kez Allah deseler,
Onun muhabbetiyle, ağlayıp yaş dökerler.)
O zaman mahşer halkı, çok değişik haldedir.
Dünyada kibredenler, olurlar hor ve hakir.
Sıkıntı içindeyken sıcaktan ehl-i mahşer,
Bazısı, sabilerden serin sular içerler.
Onlar, çocuk yaşında etmişlerdi ki vefat,
Anne babalarına, su verirler o saat.
Bir kısım insanların başında gölge vardır.
Bu, onların dünyada verdiği zekatlardır.
İnsanlar, tam bin sene bekleşirken bu halde,
Sıkışıklık, git gide artar daha ziyade.
Ve hazret-i İsrafil, Sur’a, üçüncü defa,
Üfürünce, mahşerin şiddeti artar daha.
O sesin dehşetinden, ürperir ehl-i mahşer.
Ne yapacaklarını bilemez hiç kimseler.
O kadar çok artar ki sıkıntılar o ara,
Takat getiremezler mahşer halkı onlara.
Bu, ehl-i mahşer için begayet ağır gelir.
O dehşet ve şiddetten, başlar öne eğilir.
Hiç yetiremeyince azaba güç ve takat,
Çaresizlik içinde ararlar bir şefaat.
Onlar bu halde iken, azap, daha güçleşir.
Mahşer sıkıntıları, daha ziyadeleşir.
Bu sıkıntı içinde dururlar (bin sene) tam.
Hak’tan, kendilerine sudur etmez bir kelam.
Mahşerde yükselince ah-ü figan ve feryat,
Gidip, Peygamberlerden isterler bir şefaat. |