İmam-ı Rabbani’nin Mektubat eserinde,
Şöyle buyurmaktadır mektupların birinde:
(Ey oğlum, bu genç çağda, her ne yapmak istersen,
Kolaylıkla yapacak bir haldesin şimdi sen.
Gençlik, sıhhat, güç kuvvet, mal rahatlık, boş vakit,
Bulunmaz başka zaman bundan daha müsait.
Ebedi saadete kavuşturacak olan,
İşleri yapmak için, niçin durursun şu an?
Halbuki bu ameller, hep senin yararına.
Niçin bırakıyorsun bu işleri yarına?
Ömrünün en kıymetli ve en çok faideli,
Zamanı, (gençlik)tir ki, kıymetini bilmeli.
Bu çağda, amellerin en kıymetlisi olan,
Yaradana ibadet yapmalıdır durmadan.
Onun yasak ettiği günah işlerden dahi,
Kaçmaya, titizlikle çalışmalı tabii.
Ey oğlum, Hak teâlâ, bu yirmidört saatte,
Sadece bu beş vakti ayırmış ibadete.
Zenginlerin malının, istemeyip hepsini,
Ayırmış fakirlere kırkta bir hissesini.
Birkaç zararlı şeyi, etse de yasak, haram,
Helaldir faideli, türlü şerbet ve taam.
Bir saatlik zamanı, namaza ayırmayıp,
Boş şeylerle uğraşmak, hem çok günah, hem ayıp.
Zengin olup, kırkta bir miktarda az bir zekat,
Vermemek, Hakk'a karşı ne de büyük bir inat.
O kadar çok mubahı bırakıp da, bir anlık,
Harama el uzatmak, ne büyük insafsızlık.
Gençlik çağı odur ki, nefisler kaynar her an.
İns ve cin şeytanları, saldırılar her yandan.
Böyle kritik anda yapılan az ibadet,
Öyle kıymetlidir ki, sevabı çoktur gayet.
İhtiyarlıkta ise, gider gücü, kuvveti.
Alamaz hiçbir şeyden gençlikteki lezzeti.
Arzulara kavuşmak ümidi de böylece,
Kalmayıp, pişmanlıktan (Ah!) eder gündüz gece.
Resulün buyurduğu o azaplar, acılar,
Elbette bir gün gelip, hep olacak aşikâr.
Bir yandan (nefis, şeytan), bir yandan (kötü yaran),
İnsanları aldatıp, söylerler türlü yalan.
Halbuki bilmeli ki, imtihandır bu dünya.
Öyle çabuk geçer ki, sanki tatlı bir rüya.
Nasıl ki bunca ömür, çabuk geçtiyse eğer,
Bundan sonraki dahi, öyle süratli geçer.
Öyleyse ey evladım, kendine gel ki artık,
Zira hiç fayda vermez, son andaki pişmanlık.
Şimdi geçir vaktini, taat ve ibadette.
Zira sonsuz rahatlık, olacak ahirette.
|