Mektubat kitabında, bu büyük evliya zat,
Tasavvuftan bahsedip, şöyle etti nasihat:
(Tasavvuf), masivayı kalbinden çıkarmaktır.
Yalnız Hak teâlâya gönlünü bağlamaktır.
Masiva da, Allah’tan gayri şeyler demektir.
Yani cenâb-ı Hakkın sevmediği şeylerdir.
Tasavvufun gayesi, işte bu masivanın,
Sevgisini, kalbinden atmasıdır insanın.
Hatta öyle olur ki, büsbütün unutulur.
Ve lakin bu unutmak, sadece kalbde olur.
Yani vasıl olsa da, bir arif bu makama,
Akıl ve fikrindeki bilgiler gitmez ama.
Aile efradını, ahbab ve yaranını,
Yine tanır ve bilir bütün yakınlarını.
Rabbine karşı olan, ibadet ve taatta,
Daha gayretli olup, işlemez günah, hata.
İnsanlara karşı da, daha dikkatli olur.
Öder kul borçlarını, bunda da yapmaz kusur.
Çünkü yalnız, kalbinden silinmiştir mahlukat.
Aklı ve fikri ile, hepsini bilir fakat.
Ve yine tasavvufta, çeşitli yollar vardır.
Lakin aynı kaynaktan, hepsi de feyiz alır.
Kaynak, Resulullahın mübarek kalbleridir.
Herkese, bu kaynaktan himmet ve yardım gelir.
Eshab, bu feyizleri, kaynağından aldılar.
Tabiin-i kiramın kalbine akıttılar.
Onlar da, bu nurları, tebe-i tabiine,
Böylece kalbden kalbe ulaştı tâ bugüne.
İşte bu feyizlere kavuşabilmek için,
Bulunması lazımdır bir evliya kişinin.
Böyle bir evliyayı, kim bulur, sever ise,
Kavuşur o velinin kalbindeki feyize.
Böyle feyz verebilen kimseye, (mürşid) denir.
Sevgisi miktarınca ondan faidelenir.
Bir hadis-i şerifte buyurdu ki o Server:
(Evliyaları anmak, günahları temizler.)
Yine bir hadisinde şöyle bildirmektedir:
(Âlimlerin yanında bulunmak ibadettir.)
Ve yine bir hadisi, şöyledir o Serverin:
(Takvanın tek kaynağı, kalbidir ariflerin.)
Yine bir hadisinde, şöyle bildirmektedir:
(Âlimlerin yüzüne bakmak da ibadettir.)
Başka bir hadisinde, buyurdu ki o Server:
(Allah’ı hatırlamak, kalbleri temiz eder.)
Allahü teâlâyı hatırlamak bahsinde,
Şöyle buyurmaktadır yine bir hadisinde:
(Nasıl ki her bir derde, bir şifa, deva vardır,
Kalbin de tek şifası, Allah’ı çok anmaktır.)
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Zikir,
Nafile sadakadan daha faidelidir.)
Bu hadis-i şerif ve âyet-i kerimeler,
Mealen, tasavvufu bize emretmekteler.
Tasavvuf, mahlukattan ümidini kesmektir.
Yalnız Hakka güvenip, Ona kulluk etmektir.
|