Hindistan’da yetişmiş, çok büyük evliyadır.
Mektubat kitabında, nasihatleri vardır.
Yine bir mektubunda buyuruyor ki: İslam,
İnanıp, teslim olmak demektir Resule tam.
İslam da, üç kısımdır, ilim, amel ve ihlas.
Bu üçü olmadıkça, Müslümanlık olamaz.
(İlim), İslamiyet’i iyice öğrenmektir.
(Amel) de, buna göre uygun amel etmektir.
(İhlas), her yaptığını yapmaktır Allah için.
Yoksa, olmaz kıymeti yapılan hiçbir işin.
İhlas kazanmanın da, yegane yolu vardır.
O da, ihlaslılarla birlikte bulunmaktır.
Bu ihlası kazanmış bir rehberi aramak,
Bu dinin emri olup, bu, lazımdır muhakkak.
Ve emri şöyledir ki Kur'anda Rabbimizin:
(Vesile arayınız Ona kavuşmak için.)
Burada buyurulan (vesile)den de murat,
(İnsan-ı kâmil)dir ki, lazımdır böyle bir zat.
Bu rehber bulununca, ona teslim olunur.
İşte İslamiyet’te tasavvuf yolu budur.
Bu yolda olanların, kalbinde, hem de pek az,
Allah’tan gayrisinin sevgisi bulunamaz.
Allahü teâlânın ihsaniyle o kimse,
Kalbi, Allah’tan gayri bir şeyi görmez ise,
(Fena) ve (beka) denen makama vasıl olur,
Bu yolda, en nihayet aranılan da budur.
İslam’ın hakikati, buradadır ki hatta,
(Veli), yahut (evliya) denilir böyle zata.
Burada nefis dahi, küfürden olur halas.
İmanla şereflenip, kazanır hem de ihlas.
Artık o, razı olur Rabbin her yaptığından.
Allahü teâlâ da, razı olur bu kuldan.
Kendisini beğenmek belasından kurtulur.
Hiç günah işleyemez bir hale gelmiş olur.
Para mal, mevki makam gibi dünyalıklardan,
Tamamen kurtulmuştur, hiç tad almaz bunlardan.
Zira o, bu şeylerden tamamen vazgeçmiştir.
Kendini Allah için artık feda etmiştir.
Nefis, bu itminana kavuşursa ne zaman,
İslam-ı hakikiyle şereflenir o insan.
Yani hakiki iman, nasib olur nihayet.
Artık hakiki olur her yaptığı ibadet.
Namaz oruç, hac zekat, her ne yapsa velhasıl,
Suretten kurtularak, olurlar hepsi asıl.
Bu Hakiki İslam’la her kim ki şereflenir,
Peygamberliğe mahsus kemaller ona gelir.
(Âlimler, Nebilerin vârisleridir) diye,
Kavuşur bu hadiste buyurulan müjdeye.
Bütün bu kemallerin kökü, İslamiyet’tir.
Yani farzları yapıp, günahtan el çekmektir.
Ne kadar çok dallansa meyve verse bir ağaç,
Yine de köksüz olmaz, ona vardır ihtiyaç.
Dinimizin kökü de, bu emirlerdir asıl.
İslam’a uymadıkça bir şey olmaz velhasıl.
|