Bu zat, talebesiyle ederken bir gün sohbet,
Buyurdu ki: (Geliyor yanımıza bir zulmet.)
Aradan yarım saat geçmemişti ki daha,
Bir rafızi âlimi giriverdi dergaha.
Ayrıca, âlim diye getirmiş on adiyi,
Ki, imtihan etsinler Halid-i Bağdadi’yi.
Mübarek huzuruna girince onlar fakat,
Yüzlerine bakmayıp, etmedi hiç iltifat.
Vakar ve heybetinden korkarak onlar hatta,
Dikilip, yarım saat beklediler ayakta.
Sonra Mevlana Halid, o gelen kimselere,
İşaret eyledi ki: (Oturun şimdi yere!)
Yüzlerine bir defa bile dönüp bakmadan,
Sohbetini bitirip, çıkıp gitti dergahtan.
Onlar, bir müddet daha titreyip yine böyle,
Sonra, kendilerine geldiler tamamiyle.
Dediler: (Bu âlimde bir haller var ki fakat,
Onu anlamak için, bizde yok güç ve takat.)
Çaresizlik içinde, düşünüp taşındılar.
Onu mağlup edecek bir âlim aradılar.
Nihayet Şeyh Yahya-yı Mezveri isminde bir,
Âlime mektup yazıp, dediler: (Hal böyledir.
Burada, Halid diye vardır ki genç bir âlim,
Herkes mağlup oluyor karşısına çıksa kim.
Bu zat, önce her ilmi mükemmel tahsil edip,
Olmuştu genç yaşında, büyük âlim ve edib.
Ve lakin Hindistan’a gidip geldikten sonra,
Mürşitlik davasına kalkıştı insanlara.
Onu mağlup etmekten, aciz kaldık hepimiz.
Bu hususta, sadece sizdedir ümidimiz.
Size vacib oldu ki, bu taraflara gelip,
Buna, (dur!) diyesiniz, ilimde onu yenip.)
Bu yazılan mektubu, alınca bu Şeyh Yahya,
Bazı talebesiyle, geldi hemen oraya.
Âlimler karşılayıp, çok iltifat ettiler.
Hepsi, kendi evine götürmek istediler.
Lakin o, aldırmayıp ilgi ve iltifata,
Dedi: (Beni götürün dediğiniz o zata.)
Dergahın kapısına yakın geldiği vakit,
Ayakta karşıladı, onu Mevlana Halid.
Müsafeha ederek, oturttu yanlarına.
Ve ilgi göstererek, iltifat etti ona.
Şeyh Yahya’nın kalbinde, ince, zor meseleler,
Vardı ki, soracaktı onları birer birer.
Lakin o, tasarlarken bunları sormak için,
Aldı cevaplarını, hiç sual etmeksizin.
Zira Mevlana Halid, o sualleri, tek tek,
Sayıp, cevaplarını verdi izah ederek.
O, bu hali görünce utandı kendisinden,
Hemen özür dileyip, oldu talebesinden.
|