Muhammed Masum Faruki
kuddise sirruh
Evliyanın meşhurlarından, büyük İslâm âlimi. İmam-ı Rabbani hazretlerinin üçüncü oğludur. İnsanları Hakka davet eden, doğru yolu göstererek saadete kavuşturan ve kendilerine "Silsile-i aliyye" denilen büyük âlim ve velilerin yirmidördüncüsüdür.
Lakabı Mecdüddin olup, "Urvet-ül-vüskâ" ismiyle meşhurdur. Urvet-ül-vüskâ, sağlam ip, kendisine uyulan büyük âlim demektir. 1599 (h. 1007) senesinde Hindistan’ın Serhend şehrine iki mil uzakta bulunan Mülk-i Haydar mevkiinde doğdu. 1688 (h. 1079) senesinde Serhendde vefat etti. Türbesi, mübarek babası İmam-ı Rabbani hazretlerinin türbesinin birkaç yüz metre kuzeyindedir.
Evliya-yı kiramın en meşhurlarındandır.
İmam-ı Rabbani’nin kerim evladındandır.
Henüz üç yaşındayken, (tevhid)den bahsederdi.
Sonra, üç ay içinde Kur'anı ezberledi.
Onbirinde başladı, o ilim tahsiline.
Yaşı onaltı iken, vakıf oldu hepsine.
Her ilmi, babasından okuyup en nihayet,
Bu yaşta, her ilimden aldı mutlak icazet.
Geçmiş evliyaların, bir ömür harcıyarak,
Kazandığı şeylere, kavuştu tam olarak.
Birkaç ayın içinde, öyle yükseldi ki hem,
Onun feyizleriyle nurlandı bütün âlem.
Çıkınca tasavvufun en yüksek noktasına,
Babası, aldı onu hususi odasına.
Buyurdu ki: (Dünyada, bitti bizim işimiz.
Şimdi sana verildi, her kemalat ve feyiz.
Dünyadan gitmemizin zamanı yaklaşıyor.
Mahlukat, yüzlerini benden sana dönüyor.
Öyle görüyorum ki, bundan sonra dünyaya,
Senin vasıtan ile yayılır nur ve ziya.)
Muhterem babasından duyunca bu sözleri,
Kalbi parçalandı ve yaşla doldu gözleri.
Büyük bir üzüntüyle, kendinden geçti hemen.
Konuşacak takati kalmadı kederinden.
Onu böyle görünce, teselli etmek için,
Buyurdu ki: (Üzülme, o günlere var hemin.)
Vakta ki pederleri, eyledi Hakka vuslat,
Babasının yerine, kendisi geçti bizzat.
Ondan almış olduğu ilim ve marifeti,
Saçarak, talipleri hak yola davet etti.
İnsanlar, akın akın ona geliyordu hep.
Ondan yayılıyordu zira ilim ve edep.
Rüşd’ü ve hidayeti öyle çok yayıldı ki,
Böyle yayılmamıştı eski velilerin ki.
Dokuzyüz binden fazla var idi talebesi.
Bu velinin elinde, hak yola girdi hepsi.
Bunların arasında, yüzkırk bin adedi de,
Evliya olmuşlardır bu velinin elinde.
Yedi bin tanesi de, bu veliler içinden,
Bir kâmil-i mükemmil olmuşlardır tamamen.
Yani başkalarını yetiştirmek üzere,
İcazet-i mutlaka verdi bu velilere.
Onlar da, gittikleri yerlerde çalıştılar.
Aldıkları feyzleri, o yerlere saçtılar.
Huzuruna gelenler, bir ayda, bir haftada,
Evliya olurlardı, bir nazariyle hatta.
Bunlardan birisi de, (Murad-ı Münzevi)dir,
İstanbul’da, üç büyük evliyadan biridir.
|