Genç bir kimse vardı ki, bu veliyi tanıyan,
Ders ve sohbetlerine gelirdi bazı zaman.
Bu genç, günün birinde bir kıza oldu aşık.
Böylece sohbetlere gelemez oldu artık.
Muhammed Masum ise, onu göremeyince,
Talebeye sordu ki: (Ne oldu falan gence?)
Dediler ki: (Efendim, aşık olmuş bir kıza.
Bundan gelemiyormuş sizin huzurunuza.)
Çağırttırdı o genci yanına biri ile.
Gelince, buyurdu ki: (Evladım, beni dinle.
Allahü teâlâya aittir sırf bu gönül.
Kul, Ondan gayrisine etmemeli temayül.
Eğer tutulmuş ise, kalb Allah’tan gayriye,
Yıkılmış demektir ki, bakmalı tedaviye.)
Genç duyunca bunları, bu Allah adamından,
Kalbinde bir değişme hasıl oldu ardından,
Kıza olan sevgisi, silindi tamamiyle.
Anında doldu kalbi, Allah’ın sevgisiyle.
Yani bu veli zatın himmetiyle, tamamen,
Kula olan sevgisi, Allah’a döndü birden.
Ve oldu bu velinin makbul bir talebesi.
Hem dahi günden güne yükseldi derecesi.
Yine Ekberabad'da, vardı ki bir veli zat,
Hastalandı ve lakin etmeden henüz vefat,
Kardeşinin oğlunu, çağırıp huzuruna,
Buyurdu ki: (Evladım, geldim ömrün sonuna.
Lakin tamamlanmadı yükselmen henüz senin.
Yetişmen gerekiyor yanında bir velinin.
Ben ölünce, Serhend’de, Muhammed Masum’a git.
Onun sohbetlerinden, olursun çok müstefid.
Lakin ben görürüm ki, bu, hemen olmayacak.
Oniki sene sonra, nasib olur bu ancak.)
Bu vasiyeti yapıp, peşinden etti vefat.
Bunu ifa etmeyi, çok arzu etti o zat.
Kendisi Ekberabad şehrinde otururdu.
Muhammed Masum ise, Serhend’de bulunurdu.
Teşebbüs ettiyse de gitmek için Serhend’e,
Lakin kısmet olmadı bir türlü bu yine de.
Vakta ki oniki yıl aradan geçti müddet.
Serhend’e gitme işi, o zaman oldu kısmet.
Oraya varır varmaz, sorup gitti evine.
Kendini tanıtmadan, katıldı sohbetine.
Lakin Muhammed Masum, biter bitmez bu sohbet,
Ona buyurdular ki: (Geldin mi en nihayet?
Çünkü senin üstadın, oniki yıl önceden,
Bana geleceğini, söylemişti ölmeden.
Onun vasiyetinden, geçti tam on iki yıl.
O sözü üzerine, sen oldun bize vasıl.)
|