Mektubat kitabında buyurdu ki bu âlim:
(Ehl-i sünnet üzere iman ederse her kim,
Ve Allah dostlarını sever ise kim eğer,
Olur iki cihanda onlar ile beraber.
Muhabbeti arttıkça, sıyrılır kendisinden.
Halas olur nefsinin adi isteklerinden.
(Muhabbet), yani sevmek, üstün, yüce bir sıfat.
Muhabbet sebebiyle var oldu bu kâinat.
Hatta bu, her sıfattan üstün ve pek âlidir.
Bu sevginin yeri de, insanların kalbidir.
Et parçası değildir kalb, göğsün sol yanında.
Buna yürek denir ki, vardır her hayvanın da.
(Kalb), yürekte bulunan, görülmez bir kuvvettir.
Bir mıknatıs gibi ki, buna (gönül) denilir.
Gönül denen bu kalbde olan iman ve ihlas,
İnsanlara mahsustur, hayvanlarda bulunmaz.
Bedendeki her a’za, bu kalbin emrindedir.
His uzuvlarından da, bilgiler kalbe gelir.
İnanmak, inanmamak, sevmek ve korkmak gibi,
Şeyler, hep kalbe ait birer haldir tabii.
Kimin kalbi temizse, İslam’a uyar hepten.
Kalbi bozuk olan da, kaçar İslamiyet’ten.
Güzel, iyi huyların, hem de kötü ahlakın,
Yeri de, yine aynen kalbidir insanların.
Hak teâlâ, dinleri, hem de Peygamberleri,
Temizlemek kasdiyle gönderdi bu kalbleri.
Eğer bir Müslümanın kalbi saf, temiz ise,
Herkese iyilik ve ihsan eder o kimse.
Devlet ve milletine faydalı kişi olur.
Dünya ve ahirette, bulur rahat ve huzur.
Kendini din adamı sanan bazı kimseler,
Ehl-i sünnet kitabı okumamış iseler,
Veyahut okumuş da, anlayamamış olan,
Cahil, ahmak birinin kendi boş kafasından,
Rastgele söylediği sözlerinin, elbette,
Hiçbir ilmi değeri yoktur İslamiyet’te.
Meçhule taş atmaya benzer ki bu nihayet,
Dine ve insanlığa zararlıdır begayet.)
Bir gün de buyurdu ki: (Kıyamet yakın oldu.
Günahların zulmeti, her tarafı doldurdu.
Bu günde, bir sünneti meydana çıkaracak,
Kahraman arıyoruz, bid’atleri kovacak.
Sünnetlerin nurları, ışıkları olmadan,
Doğru yolu bulmaya, bulunmaz bugün imkan.
Yani Resulullaha uyulmazsa ihlasla,
Yarın, insanlar için kurtuluş olmaz asla.
Allah’ın sevgisine kavuşmak için dahi,
Yine Resulullaha uymalıdır tabii.)
|