Pir Ali Aksarayi, ilme aşık bir kişi.
Okuyup okutmaktı, en sevdiği tek işi.
Bir gün, sevdikleriyle başlayarak sohbete,
Şöyle bir hadiseyi nakletti cemaate:
(Halil) ile (İbrahim) adında, çok önceden,
İki kardeş yaşarmış, birbirini çok seven.
Büyük olanı Halil, küçüğü İbrahim’miş.
Halil evli, çocuklu, İbrahim bekar imiş.
Ortak bir tarlaları varmış ki hem onların,
Geçinip giderlermiş geliriyle tarlanın.
Ve her sene sonunda, ne kadar çıksa buğday,
Hemen eşit olarak, ederlermiş iki pay
Bir yıl, ekinlerini biçip harman yapmışlar.
Buğdayları savurup, ikiye ayırmışlar.
Büyük olan demiş ki: (Ey kardeşim İbrahim!
Ben gidip çuvalları, ambardan getireyim.
Ben gelinceye kadar, sen bekle az bir zaman.
Gelmesin buğdaylara herhangi zarar, ziyan.)
Halil eve gidince, düşünmüş ki İbrahim:
(Ben bekar bir kişiyim, evlidir fakat abim.
Daha çok buğday lazım elbet onun evine.
Benimkinden bir miktar, atayım onunkine.)
O, abisi hakkında bunları düşünerek,
Payından, onunkine aktarmış üç beş kürek.
Halil, çuval elinde çıkagelmiş o ara.
Demiş: (Haydi doldur da, götürüver anbara.)
İbrahim (Peki) deyip, kendine ait olan,
Buğdaydan yüklenerek, anbara olmuş revan.
İbrahim ayrılıp da, gider gitmez anbara,
Şu şekilde düşünmüş, abisi de o ara:
(Çok şükür ben evliyim, kurulu düzenim var.
Lakin küçük kardeşim İbrahim henüz bekar.
O, daha çalışıp da, para biriktirecek.
Ve maddi sıkıntıyla, ev kurup evlenecek.
Benim böyle derdim yok, hazır evim ve eşim.
Buğdaya, benden fazla, muhtaçtır bu kardeşim.)
Kardeşinin hakkında, o böyle düşünerek,
Payından, onunkine aktarmış bir kaç kürek.
Buğdayı yüklenip de, ayrıldığında biri,
Ona, kendi payından, aktarırmış diğeri.
Onların bu halleri, o gün akşama kadar,
Birbirinden habersiz, sürüp gitmiş bu karar.
Nihayet bakmışlar ki karanlık bastığında,
Hiç azalma olmamış buğday yığınlarında.
Onlar, birbirlerine, böyle güzel hareket,
Edince, vermiş Allah onlara bir bereket.
Günlerce taşımışlar, bitmemiş buğdayları.
Dolup taşmış buğdayla, evleri, ambarları.
İşte, (Halil İbrahim bereketi) denilen,
Hadise, bu şekilde vaki olmuş eskiden.
|