Rebi bin Heysem ki, büyük âlim, evliya.
Nice gencin kalbini, ilmiyle etti ihya.
O, bir gün buyurdu ki: (Bizi yoktan var eden,
Bize, maddi manevi, sonsuz nimetler veren,
Sahibimiz Allah var, O, nasıl unutulur?
Fakat bu kâfir nefis, insana unutturur.
Hatta hem unutturur, hem de günah işletir.
Lakin günah işlemek, aczimizi gösterir.
Hak teâlâ, Kur'anda buyurdu ki: (Eğer siz,
Hiçbir günah ve haram işlemese idiniz,
Başka, günah işleyen bir kavim halk ederdim.
Ve istiğfar ettirip, sonra da affederdim.)
Çünkü biz, melek değil, insanız ve gafiliz.
Nefsimize aldanıp, günah yapabiliriz.
İstiğfar etmeliyiz peşinden ama hemen.
Zira kul, kurtulamaz istiğfar ve tövbeden.)
Bir gün de buyurdu ki: (Günah, ateş gibidir.
Yahut dışı şekerle kaplanmış bir zehirdir.
Yarın kurtulmak için ahiret azabından,
Yapmamak lazım gelir Ona günah ve isyan.
Bütün bu hakikatler, yarın anlaşılacak.
Lakin o gün, iş işten çoktan geçmiş olacak.)
Bir gün de buyurdu ki: (Çok alçaktır bu nefis.
Mahlukların içinde, yoktur ondan daha pis.
Nefsin arzularını terk edenler, pâk olur.
Dünya ve ahirette, bulur rahat ve huzur.
Haram olan bir şeyi, terk ederse bir insan,
Ondan daha iyisi edilir ona ihsan.
Kim anlayabilirse dünyanın iç yüzünü,
Dert etmez kendisine, onun üzüntüsünü.
Bu dünyayı anlayan, ondan iyi sakınır.
Dünyadan sakınan da, nefsini iyi tanır.
Nefsini tam anlayan, kolay tanır Rabbini.
Böyle kul, iyi bilir hududunu, haddini.
Dünyanın aslı harap, seraptır şerbetleri.
Nimetleri zehirli ve sahtedir zevkleri.
Bedenleri yıpratır, emelleri arttırır.
Ona aldananları, yollarından saptırır.
Onu kovalayandan, kaçar o daha fazla.
Öyle ki, onu kimse yakalayamaz asla.
Halbuki, her kim ondan yüz çevirir ve kaçar,
Bu sefer o onları, ardlarından kovalar.
Dünya düşkünlerine, inanılmaz çok defa.
Çünkü o kimselerde bulunmaz asla vefa.
Fani olanı verip, alırsan ebediyi,
Bu, olur senin için faideli ve iyi.
Kendini bilen kişi, düşkün olmaz dünyaya.
Zira iyi bilir ki, bir hayaldir o güya.
Şakiler, bu dünyaya sarılsa da ruz-ü şeb,
Lakin baki olana sarılır iyiler hep.)
|