Said ibni Cübeyr ki, âlim ve veli bir zat.
Bir gün, ölüm hakkında şöyle etti nasihat:
(Kabir, bu yolculuğun henüz ilk konağıdır.
Bu kolay geçer ise, sonu daha kolaydır.
Eğer zorluk olursa bir kimseye kabirde,
Daha da çetin olur ondan sonrakilerde.
Sonraki konaklardan, ilki (Sur) korkusudur.
Öyle şiddetlidir ki, olunmaz hiç tasavvur.
Sonra, mahşer yerinde durdurulur cümle halk.
Günahlarına göre, herkes olur tere gark.
Güneş, bir mızrak boyu yaklaşır o zamanda.
Bin sene beklenilir o müthiş izdihamda.
Bu vaktin sonunda da, başlar ki hem de Mizan,
Her işten, ince ince hesap verir her insan.
Burada, korku ile başlar öne eğilir.
Beklerler, haklarında nasıl hüküm verilir?
Sonra Sırat köprüsü ve altında Cehennem.
Bir an dayanılmayan ateş, acı ve elem.
Sıratta, yedi yerde vardır sual durağı.
Kul hakkında, herkesin çözülür dizi bağı.)
Yine bir sohbetinde bu mübarek veli zat,
Can verme konusunda, şöyle verdi izahat:
(Can vermenin acısı şiddetlidir ki öyle,
Başka bütün acılar hiç kalır ona göre.
Bir kimsenin önünde, yalnız bu olsa şayet,
Dünyada, hiçbir şeyden alamaz tat ve lezzet.
Yetmiş kılıç darbesi vurulsa da birine,
Can verme acısının yanında hiçtir yine.)
Bir gün de buyurdu ki: (Çok kısadır bu hayat.
En büyük sermayemiz, bu ömrümüzdür fakat.
Yani tam bir imtihan yeridir ki bu âlem,
Burada kazanılır Cennet ile Cehennem.
Dünyada yaptığımız her işin, ahirette,
Hep karşılıklarını göreceğiz elbette.
Bu dünyada en mesut, en bahtiyar şu kuldur:
Ahirete yarayan işlerle meşgul olur.
Aklı olan, aldanmaz bu vefasız dünyaya.
Hazırlanır durmadan bu sonsuz yolculuğa.)
|